– MHP Lideri; “İstikbalin Kutup Yıldızı Huzurlu Türkiye Olacaktır.”
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, “Muhalefet partileri şayet Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerinden umut kesmemişlerse, ipe un sermeyi bir kenara bırakma düşüncesine sabitlenmişlerse TBMM’de makul bir tarihin uzlaşmayla belirlenmesinin önünde hiçbir engel kalmayacaktır.” Dedi.
Muhalefetin güven vermediğine dikkat çeken MHP lideri; “Cumhurbaşkanı adayını bir türlü bulamayan, masada birbirlerine atar gider yapan, demokrasi, özgürlük, insan hak ve hürriyetini özümsemekten aciz düşen zillet ittifakı Türkiye’nin önündeki düşman bariyeridir.” Şeklinde konuştu.
Gündemi ilgilendiren oldukça önemli konulara değinen MHP Lideri Devlet Bahçeli konuşmasında şu ifadelere yer verdi;
“Değerli Milletvekili Arkadaşlarım, Saygıdeğer Misafirler,
Basınımızın Değerli Temsilcileri,
Bu haftaki Meclis Grup Toplantımız vesilesiyle yapacağım konuşmaya geçmeden evvel hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Yurt içinde ve yurt dışında, televizyon ekranlarından, sosyal medya platformlarından, radyo kanallarından toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda yaşayan değerli kardeşlerimize en kalbi selamlarımı iletiyorum.
Geride kalan hafta sonunda partimiz açısından mühim ve müstesna bir toplantı sürecine hep birlikte katılarak bundan sonra takip edeceğimiz yol haritamızı ve ana güzergâhımızı belirledik.
Merkez Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu ve Milletvekillerimizin ortak katılımıyla 13-14-15 Ocak 2023 tarihlerinde Kızılcahamam Patalya Otel’de toplanıp önümüzdeki siyasi etaplar başta olmak üzere iç ve dış gündem başlıklarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunduk.
Başkanlık Divanı Üyelerimiz görev alanları çerçevesinde tedarik ve ikmal ettikleri hazırlıklarını itinayla paylaştılar.
Bir yanda Meclis faaliyetlerimiz hakkında bilgilendirmeler yapılmışken, diğer yanda Türkiye’nin dış politikası ve uluslararası ilişkiler kapsamında yer alan çeşitli ve çetrefilli konular akademik bir disiplin içinde anlatıldı.
Samimiyetle ifade etmek gerekirse, Kızılcahamam’da düzenlediğimiz toplantılarımızın dava ve siyaset mücadelemizde müessir sonuçlara kapı açacağına inanıyorum.
Yine Kızılcahamam Kampımızın son gününde de söylediğim gibi, Milliyetçi Hareket Partisi önümüzdeki bahar mevsiminde gerçekleşmesi gündemde olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimlerine tam olarak hazırdır ve başarıya da inanmıştır.
15 Ocak 2023 Pazar gününden itibaren seçim gündemine, seçim sathı mahalline, seçim sürecine girdiğimiz, bu suretle seçim hazırlıklarını daha da yaygınlaştırmaya, daha da yoğunlaştırmaya karar verdiğimiz herkesçe malumdur.
Partimiz adına 15 Ocak siyaset stratejimiz ve seçim çalışmalarımız için kritik bir eşiktir.
Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerinin ne zaman yapılacağıyla ilgili tartışmaların bir an evvel son bulması, TBMM’de ortak aklın, ortak demokratik iradenin tecessüm etmesi, mevsim şartlarıyla birlikte hayatın olağan akışına uygun bir tarihin mutabakatla tespiti iyi niyetli beklentimizdir.
Eğer Gazi Meclis’ten böyle bir karar çıkarsa, bu durum bir erken seçim değil, yalnızca seçim tarihinin güncellenmesi şeklinde okunmalı ve yorumlanmalıdır.
Nitekim doğrusu, akla ve hukuka yatkın olanı budur.
Kriz çıkarmanın, kutuplaşma üretmenin, kavga iklimi yaratmanın ahlaken ve siyaseten bir karşılığının olmayacağını, kimseye de bir fayda sağlamayacağını görmek lazımdır.
TBMM’de seçim kararının alınabilmesi için ihtiyaç duyulan beşte üç çoğunluk bulunamazsa, yani muhalefet partileri bu yönde bir adım atmaktan imtina ederse, Cumhurbaşkanımız Anayasanın 116’ıncı maddesinin 2’inci fıkrası uyarınca seçimlerin yenilenmesine karar verebilecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi iki alternatife de bihakkın hazırdır.
Cumhurbaşkanımız seçimlerin yenilenmesine karar verdiği anda, Cumhurbaşkanı Seçim Kanununun 3’üncü maddesinin 4’üncü fıkrasında belirtilen 60 günlük süre de işlemeye başlayacaktır.
Muhalefet partileri şayet Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerinden umut kesmemişlerse, ipe un sermeyi bir kenara bırakma düşüncesine sabitlenmişlerse TBMM’de makul bir tarihin uzlaşmayla belirlenmesinin önünde hiçbir engel kalmayacaktır.
Demokrasimiz rüştünü ispat etmelidir.
Sandıktan korkmanın, millet iradesinden kaçmanın hiç kimseye bir yararı dokunmayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümüne yakışır ve yaraşır bir seçim atmosferinin tesisi için elinden gelen tüm demokratik sabır, katkı ve tahammülü gösterecektir.
Seçimlerin şölen havasında yapılması hepimizin görevidir.
Sandık er meydanıdır. Sandık milli iradenin tecelli meyanıdır.
Muhalefet partilerinin çekinecek ve ürkecek bir durumları yoksa, gerçekten de demokrasinin vazgeçilmez ilkelerine bağlı olduklarını iddia ediyorlarsa, buyursunlar Halep oradaysa arşın Meclis’tedir.
Ve Gazi Meclisimiz Türk milletinin demokratik hükmü, iradesinin onuru, 103 yıllık medarı iftiharıdır.
Konuşarak, tartışarak, uzlaşarak, anlaşarak, görüş birliği vasatını oluşturarak Türkiye’mizi hep birlikte seçime taşıyalım, kaldı ki Mayıs ayı içinde bu işi bitirelim, sözü ve kararı hep birlikte aziz milletimizin kutlu iradesine tevdi edelim.
Değerli Milletvekilleri,
Ne aradığını bilmeyenin bulduğunu anlaması mümkün değildir.
Rotası belirsiz, pusulası bozuk, dümeni kırık bir geminin güvenli bir limana yanaşması da akıl ve mantık işi değildir.
Bizim rotamız belli, ne aradığımız bilinmektedir.
Erdemden mahrum, ezberden mülhem bir siyaset mücadelesi içinde olmadığımızı en iyi bilen sizlersiniz, hülasa Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in her şerefli mensubudur.
Her şeyin mühim noktası iyi bir başlangıçtır.
İyi bir başlangıç yarı yarıya başarı demektir.
Her başarının ardında çalışmanın fazileti vardır.
Her başarı sırtını verilen emeklere dayamıştır.
Biz çalışmayı hayat ve hürriyet kaynağı olarak kabul ediyoruz.
Biz çalışmayı bulmaca içindeki bulmacaları çözme fırsatı olarak görüyoruz.
Merhum şairimiz Arif Nihat Asya’nın dediği gibi, ışığı önümüze aldık yürüyoruz, gölge arkamızdan ister gelsin ister gelmesin, buna da hiç kafa yormuyoruz.
Silik parayla yazı tura atanlara hiç aldırış etmiyoruz.
Geçmişi masalda, geleceği falda görenleri ciddiye almıyoruz.
Sahte demokratları, sanal özgürlük taraftarlarını elimizin tersiyle itiyor, önümüze bakıyoruz.
Çıra gibi olup da, isleri ışıklarından çok olanlarla meşgul olmuyoruz.
Bundan sonra olmama kararındayız.
Ayı olmayan, yıldızı kaybolan sansür edilmiş bir geceye değil, pırıl pırıl parlayan bir gündüzün güneşi olmaya talibiz, bunu da hak ediyor, layık olduğumuzu düşünüyoruz.
Merhum Sezai Karakoç’un aynen ifade ettiği üzere, geceye yenilmeyen her kişiye, ödül olarak bir sabah, bir gündüz, bir de güneş olduğunu biliyor ve inanıyoruz.
Allah’ın izniyle, sabaha ulaşacağız. Gündüzü kucaklayacağız. Güneşin aydınlığında tuğumuzu kaldırıp muzaffer akşamlarda ülkülerimizin sıcaklığıyla coşacağız.
Şu yakın suların kolu neden bükülmez?
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin,
Benden doğar, bana dökülmez? demeye, bu aşikar hedefin düşünü kurmaya, her dem yeni baştan doğmaya, doğdukça doğrulmaya, geleceğimizi geçmişimizle buluşturmaya, tarihimizin hatıralarını coğrafyamızın mevcut haliyle birleştirmeye fikir, eylem ve düşünce bazında kararlılıkla devam edeceğiz.
Merhum Arif Nihat Asya şu dizelerinde ne güzel de söylemiş:
Bir gün kılavuz, önümde kurdum vardı!
Bir gün, benim üç kıtada yurdum vardı!
Hakanlara hakan idim, ey faniler;
Ey yeryüzü, yer götürmez ordum vardı!
Üzerinde güneşin batmadığı, gün doğusundan gün batısına kadar tek bayrağın dalgalandığı bir vatanımız, bir milletimiz, bir devletimiz, bir kudretimiz, bir şan ve şöhretimiz vardı.
Kimi Semerkant’ta bekler bizi, kimi Caber’de.
Kimi Ötüken’de gözler bizi, kimi Issık Gölü’nde.
Kimi Kaşgar’da özler bizi, kimi Kerkük’te.
Kimi Viyana kapılarında ister bizi, kimi Adriyatik sahillerinde.
Kimi Çin Seddi’nde arar bizi, kimi Hind Okyanusu kıyılarında.
Kimi Hira Dağı eteklerinde sorar bizi, kimi de Tanrı Dağı’nın zirvelerinde.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz.
Biz Türklüğün bayraktarı, İslam’ın keskin kılıcıyız.
Biz huzur ve esenliğin, barış ve kardeşliğin ilelebet gönül ve gönüllü neferleriyiz.
Biz Cumhur İttifakı çatısı altında, cumhurun muazzez irade ve itibarıyla Türk ve Türkiye Yüzyılını gerçekleştirme, aynı zamanda Lider Ülke Türkiye’ye ulaşmaya söz veren, yemin eden vatan ve millet sevdalılarıyız.
Bu hissiyat, bu heves ve hedefler sınırlarında ses hızıyla değil, ışık hızıyla çalışmayı sürdürüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekiliği Genel Seçimlerine bütün imkan ve inancımızla hazırlık yapıyoruz.
Gerekli ve yeterli zihni ve siyasi demlenme sürecini yaşıyoruz.
Karşımızda utanç duvarı gibi duruş gösterenlerin çalımını bozmak, yenilgi üstüne yenilgiyi tattırmak için milletimizle tek yürek oluyoruz.
Müteyakkız bir siyasi tutumla müteselsil çalışmalarımızı yurdumuzun dört bir köşesine yaygınlaştırdık, buna da devam ediyoruz.
Peki bugüne kadar ne yaptık, hangi siyasi faaliyetlerimiz eşliğinde milletimizin gönül kapılarını çaldık?
İlk olarak, 4 Eylül 2021 tarihinden 3 Ekim 2021 tarihine kadar dokuz bölge toplantısıyla tesirli bir başlangıca imza attık.
İkinci olarak, 30 Ekim 2021 tarihinden 9 Aralık 2021 tarihine kadar; “Adım Adım 2023, İl İl Anadolu” temalı vatanımızın her köşesine ziyaretlerimizi gerçekleştirdik.
MYK-MDK üyelerimizle birlikte siz değerli milletvekillerimizin katılımıyla milletimizin sesi olmak için Anadolu’nun yollarına düştük.
Toplumun bütün kesimleriyle görüştük, dertleştik, çok şükür sözleştik.
Muhtarlarımızla, STK’larımızla, odalarımızla, derneklerimizle, esnaflarımızla, emeklilerimizle, işçilerimizle, memurlarımızla, şehit ve gazi yakınlarımızla buluşup özlem giderdik, hedef birliği yaptık.
Üçüncü olarak, 18 Şubat 2022 tarihinden 29 Eylül 2022 tarihine kadar “Adım Adım 2023, İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma” toplantılarımızla 966 ilçemizi kucakladık.
Sahaya indik, siyasetin nabzını ölçtük.
Her insanımıza elimizi uzattık.
Her dileğe, her siteme, her beklentiye kulak verdik, notumuzu aldık.
Dördüncü olarak, 8 Ekim 2022 tarihinden itibaren, “Adım Adım 2023, Köyüm Benim Sohbet Toplantılarını”na başlayarak yurdumuzun her sathının köy köy dolaşılması maksadıyla siyasi çalışmalarımıza hız ve derinlik kazandırdık.
Beşinci olarak 22 Kasım 2022 tarihinde başlayan “Adım Adım 2023, Komşum Nasılsın” temasıyla komşularımızla yüz yüze temas ve ziyareti esas alan faaliyetimizi planlayıp sahaya yansıttık.
Altıncı olarak, 24 Aralık 2022 tarihinde başlamak üzere, “Adım Adım 2023, Ahilerle Günümüz Bereketli Olsun” adıyla esnaflarımızı dinlemeye, onlarla hemhal olmaya, onların yanında ve yöresinde olduğumuzu göstermeye samimiyetle başladık.
Yedinci olarak da, “2023’e Doğru: Adayımız Belli, Kararımız Net” temasıyla; Sivas, Bursa, Kayseri, Erzurum, Konya, Manisa, Elazığ, Samsun ve Mersin açık hava toplantılarımızı muhteşem bir coşku ve katılım eşliğinde icra ettik.
Dostlarımızı sevindirdik, düşmanları üzdük.
Durmayacağız, bundan sonra çok daha fazlasını yapacağız.
2023 seçimlerini riske atmayacağız.
Üzerimize ne düşüyorsa, gücümüz neye yetiyorsa yapacağız, elhak nefes alır gibi çalışacağız.
Milliyetçi Hareket Partisi'nin ve Cumhur İttifakı’nın ulaşacağı sonuç;
√ Büyük bir seferberlikle yürütülen fedakârlıkların,
√ Gece gündüz demeden harcanan emeklerin,
√ Hane hane gezilerek yapılan görüşmelerin,
√ Sokaklarda, meydanlarda, çarşılarda, tarlalarda, fabrikalarda dökülen alın terlerinin ve göz nurlarının muhterem eseri olacaktır.
Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımızın koordinasyon ve gözetiminde, bugüne kadar yapılan etkili ve feragat dolu çalışmalardan dolayı siz değerli milletvekillerimize, MYK ve MDK’da görev alan değerli arkadaşlarıma, partimizin il ve ilçe başkanlarıyla birlikte tüm dava arkadaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum.
Hepinizle iftihar ediyorum.
Hepinizle birlikte yol yürümekten, mücadele etmekten kıvanç duyuyorum.
Partimize verilecek her destek ve her oy bizim için siyasi namusumuzun bir belgesidir.
Asla ve asla zayi olmayacak siyasal duruş ve kararlılığın ifadesidir ve Milliyetçi Hareket Partililerin ahlakına emanet edilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi’yle Cumhur İttifakı’na verilecek her destek Türkiye’yi kanatlandıracak ve milli hedeflere ulaşma azmini kamçılayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı, sevdalısıdır Türk-İslam medeniyetinin, ümididir İ’la-yı Kelimetullah’ın, yadigârıdır muhterem ceddimizin, simgesidir üç kıtaya yayılmış anılarımızın.
Bizim ittifakımız ve davamız umuttur, huzurdur, gelişmedir, büyümedir, kardeşliktir, kaynaşmadır, Türk milletinin ta kendisidir.
Değerli Arkadaşlarım,
Milliyetçi Hareket Partisi mensuplarının seçim dönemi boyunca, bütün tahrik ve tertiplere, hile ve tuzaklara, iftira ve fitnelere karşı dikkatli ve uyanık olması öncelikle temennim ve beklentimdir.
Malum ve menfur emel sahipleri;
Moralimizi bozmak isteyecekler.
Mücadelemizi zaafa uğratmanın hesabını yapacaklar.
Birbirimize duyduğumuz güveni sarsmak için uğraşacaklar.
Karamsarlık aşılayacaklar, kara kampanyalara hız katacaklar.
Kuşku uyandırmak ve şevkimizi kırmak için yeni taktikler geliştirecekler.
Dedikodu üretecekler, fitnenin dozajını arttıracaklar.
Hiçbir arkadaşım böylesi bir operasyona, böylesi bir saldırgan ve sabotaja eyvallah etmemeli, boyun eğmemelidir.
Biz bu tip ahlaksız telkinlere karşı tecrübe sahibiyiz.
Onların nifak madeni varsa, bizim de hamd olsun çelik gibi imanımız vardır, sapasağlam inancımız vardır, taviz vermeyen irademiz vardır, hepsini birden daldan dala zıplayan maymuna çevireceğimiz unutulmamalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı her siyasal hamlesini sonuç odaklı planlayıp uygulamaktadır.
Ancak bizim için daha da önemli olan, yalnızca aziz milletimizden aldığımız güç ve ilham ile hareket etmek, takdirin ve tercihin ise sevdalısı olduğumuz millete ait olduğunu aklımızdan bir an olsun çıkarmamaktadır.
1969 yılının soğuk bir kış günü, Adana'da bir Spor Salonunda toplanan bir avuç mücadele adamının açtığı yolda, yalnızca bir milletvekili ve birkaç kasabanın belediye başkanlığından çıkılan 54 yıllık muhteşem yolculukta bugün erişilen merhale gurur vericidir.
Davasına inanmış, milletine güvenen, devletini savunan ve demokrasiye bağlı kadrolarımızın ve mensuplarımızın inanç ve kararlılığı eksilmeden sürdüğü takdirde, aziz milletimizin gözüne ve gönlüne çekilmek istenen perdeler birer birer yırtılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin her bir ferdi, büyük Türk milleti için ülkü edindiği milli devlet ve milli kimliğin korunması ile kalkınma ve demokrasi mücadelesini, alınları ak, başları dik, kalpleri inançla dolu olarak ilelebet sürdürecektir.
Haklı mücadelemizden asla dönmeyeceğiz.
Döndürmek için köprübaşlarını tutmuş olan gafilleri de pişman edeceğiz.
2023 seçimleri; istiklalimizi korumak ve kuvvetlendirmek için muhteşem bir istikbalin temelini kazan cumhur iradesiyle, dış güçlere paryalık ve payandalığa bel bağlamış zillet ittifakı arasında geçecektir.
Biz, dünyanın en gözde ve en zorlu coğrafyasında yaşayan ve bundan böyle de yaşamak zorunda olan bir milletiz.
Bu nedenle, ne tarihimizi, ne coğrafyamızı ne de kimliğimizi değiştirme arayış ve isteğindeyiz.
Ama hep birlikte bu gerçeklerle daha güzel, daha gelişmiş, daha müreffeh bir gelecek inşa edebiliriz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bunun için varız, bunun için de var olmaya devam edeceğiz.
Ancak CHP’nin başını çektiği zillet ittifakı Türkiye’nin hedeflerini kırmak, büyüme ve gelişme azmini kundaklamak için son kozlarını oynamaktadır.
Zillet ittifakı A’dan Z’ye krizdir, kaostur, kamburdur, kangrendir, kabahattir, karamsarlık siyasetidir.
Mezkur ittifakın ortak paydasında buluşan her bir parti koltuk ve makam derdindedir.
Siyasi rant kavgaları gizlenemez boyutlardadır.
Zillet ittifakı Türkiye’ye adeta silah doğrultmuştur.
Bu köhne ve kötürüm ittifakın buluşma ve birleşme potasını;
√ Devlet ve millet olarak bir arada yaşamanın garantisi olan millî ve üniter devlet yapımızdan duydukları rahatsızlık;
√ Türk tarihini ve kültürünü karalamak için kolladıkları fırsatlar;
√ Millet değerlerini aşağılamak için yapılan bozgun siyaseti;
√ Tarihimizi sorgulatmayı amaçlayan hakaret kampanyaları;
√ Bölücülüğü aklamaya, terörle mücadeleyi sorgulatmaya dönük alçaklıklar oluşturmaktadır.
Zillet ittifakının bütün yıkıcı ve bölücü girişimlere yataklık yaptığı bu ortamda kirli çabaların maksadının;
√ Türk milletini kendinden kuşku duyan,
√ Ecdadına şüpheyle bakan,
√ Millî kimliği ve kişiliği zayıflatılmış,
√ Bölünmeye karşı duyarsız,
√ İhanetlere karşı tepkisiz,
√ Bekasını savunma refleksi zayıflamış,
√ Kardeşliğini umursamayan,
√ Terör ve şahadetler arasında kafası karıştırılmış,
√ Kimin dost, kimin düşman, neyin ihanet neyin cesaret olduğu konusunda tereddüt yaşatılan,
√ Kendisiyle ve inançları ile problemli bir topluluk haline getirilmek olduğu ortaya çıkmıştır.
Gidişat, milletimizin adım adım ve içten içe önümüzdeki yakın vadede karşısına çıkarılması ve beka düzeyinde sarsıntılara yol açması muhtemel bir travmaya karşı alıştırılmaya çalışıldığının alarmını vermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, egemenlik haklarını ve sınırlarını yüzyıllık bir tarih birikimiyle ve kendi milli gücü ile oluşturmuş bir devlettir.
Dünya devletleri ve komşu ülkelerle yapmış olduğu anlaşmaların ve ilişkilerin esasları ile verebileceği milli tavizin son sınırları, bu köklü birikimin ve devlet-millet şuurunun sonucunda belirginleşmiştir.
Cumhuriyetimizin kuruluşu teslimiyetin neden olduğu dayatmaların değil, savaşla ve direnerek kazanılmış bir zaferin getirdiği özgüvenle dünyaya kabul ettirilmiştir.
Bu özgüven Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünde imha edilmek, değilse bile ağır yaralı hale sokulmak istenmektedir.
Müsebbip CHP’dir, İP’dir, HDP’dir, Deva’dır, seroktur ve vagon halinde arkaya arkaya eklemlenmiş diğer partilerdir.
Kılıçdaroğlu’nun Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şerefli komutanlarına saldırıp karalama yarışına girmesi bir siyaset tercihinden öte, terörle mücadeleden ödü patlayan, kabuslar yaşayan, uykuları kaçan mankurt ve mandacı bir siyasetçinin karanlık ağzından saçılan kötülük ve nefrettir.
Yeni Nesil Fırtına Obüslerinden rahatsızlık duyan bir siyasetçi bu milletin evladı olamaz.
Altay tankının yapımından korkan bir siyasetçi bu millete hizmet sevdasıyla dolup taşamaz.
İhalarımızdan, sihalarımızdan, insansız savaş uçağı Kızılelmamızdan, Hürjet’imizden, Atak-2 ile Gökbey helikopterlerimizden, 560 kilometrelik menzili olan Tayfun füzemizden, yerli ve milli teknoloji hamleleriyle yapılan diğer silah sanayi ürünlerimizden kimler gocunuyorsa biliniz ki onlar, küresel emperyalizme ruhlarını satan, iradelerini devreden ilkesizlerdir.
Bugün savunma sanayi sektöründe faaliyet gösteren firma sayısı 2 bini geçmiştir.
Savunma sanayi alanındaki ihracat rakamı ise 2022 yılında 4 milyar 400 milyon doları bulmuştur.
Dünyanın ilk 100 savunma şirketi arasında 7 Türk firmasının bulunuyor olması hepimiz adına gurur vericidir.
El alem bize gıptayla bakıyorken, zillet partilerinin tahammülsüzlükleri, kötü niyetleri bir siyaset değil, apaçık bir husumet alametidir.
Kılıçdaroğlu’nun PKK nam ve hesabına konuşması aleni olarak CHP’nin tarihi müktesebatını infaz etmek, yok saymak, üzerini kırmızı kalemle çizmektir.
Bu marazi zihniyetin amacı rejim ve devlet krizi çıkarmaktır.
Bu işbirlikçi siyaset kofluğunun arzusu asker-sivil gerilimini tetiklemek, bu çerçevede provoke etmeye çabaladığı cepheleşmeyi aşama aşama tırmandırmaktır.
Kılıçdaroğlu istese de istemese de, beğense de beğenmese de, çatlayıp patlasa da, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte devlet hayatında birlik ve dayanışma ruhu hakimdir, eski çamlar bardak olmuş, bit pazarının kepenkleri çoktan inmiştir.
Vesayet demek bugünkü CHP yönetimi demektir.
Kenan Evren kafası Kılıçdaroğlu’nun kafasıdır.
Türk askerine parmak sallama cüreti gösteren Kılıçdaroğlu, zalimlerin lejyonu, bunların sınır devriyesi, kule nöbetçisi, kula kulluk eden çürümüş bir şahsiyettir.
Kılıçdaroğlu, bir tarafta terörist Demirtaş’ı sahiplenip serbest kalmasını isterken, diğer tarafta Türk askerini rencide etmektedir.
Sorosçu Kavala’ya bir yanda hürmet gösterirken, diğer yanda Türk askerine hakaret seansları düzenlemektedir.
Kılıçdaroğlu, HDP-PKK’yı arkalarken, terörle mücadelede destan yazan Türk Silahlı Kuvvetlerini terbiyesizce hedef almaktadır.
17 Nisan 2022 tarihinde başlayan Pençe-Kilit Harekatı’nda 506 terörist yok edilmiş, 575 mağara kullanılamaz hale getirilmiştir.
Kılıçdaroğlu’nun karın ağrısı işte budur. Şikayeti budur. Sorun ve sıkıntısı da bundan kaynaklanmaktadır.
Kahraman asker ve polislerimiz bölücü hainlerin kafasını kopardıkça Kılıçdaroğlu titremektedir.
Allah izniyle alayınızı birden titretmeye, pençe darbeleriyle sallamaya devam edeceğiz.
Hainlere acımayacağız, merhamet göstermeyeceğiz.
Ne arıyoruz Suriye’de, ne geziyoruz Irak’ta, ne işimiz var Libya’da, neyin peşindeyiz Akdeniz ve Ege’de diyen Kılıçdaroğlu’nun dili Yunan dilidir, yılan dilidir, Türk’e düşmanların dilidir.
Cumhurbaşkanı adayını bir türlü bulamayan, masada birbirlerine atar gider yapan, demokrasi, özgürlük, insan hak ve hürriyetini özümsemekten aciz düşen zillet ittifakı Türkiye’nin önündeki düşman bariyeridir.
Geldiğimiz bu aşamada zillet ittifakı;
√ Siyasi ve ahlaki kirlilikte,
√ Siyasi kışkırtıcılıkta,
√ Milli duygular ve manevi değerler dolandırıcılığında,
√ Etnik bölücülere ümit ve cesaret aşılamada alternatifsiz olduğunu açıkça kanıtlamıştır.
Kılıçdaroğlu askere düşmanlık yaparken, HDP’ye zeytin dalı uzatıp dostluk mesajları verecek kadar küçülmüş ve ufalanmıştır.
Geçen haftaki grup konuşmasında demiş ki;
“Demokrasilerde siyasi partiler kapatılamaz.”
“Hazine yardımının kesilmesi demokrasi dışıdır.”
Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP, HDP’nin yedek kulübesine, siyasi amigoluğuna, ikmal kafilesine, Türkiye aleyhine kurgulanan beşinci kol faaliyetine tam olarak dönüşmüştür.
Teröre yardım ve yataklık yapan, bu kapsamda odak haline gelen HDP kapatılmasın da Kandil’e milletimizin vergileri mi aktarılsın?
Daha çok mermi almaları mı sağlansın?
Daha çok ihanet etmeleri mi teşvik edilsin?
HDP’nin kapatılması bir adalet ve demokrasi onurudur.
Bu onur yere düşemez, düşürülemez.
Bu onurun çiğnenmesini isteyen Kılıçdaroğlu CHP’yi HDP’nin eline rehin bırakmış, PKK’nın güdümüne girmiştir.
Akıl tutulması yaşayıp CHP’li Ülkücülerden bahseden Kılıçdaroğlu bilsin ki, hiçbir namuslu ve şahsiyet sahibi Ülküdaşım PKK’yla, HDP’yle, Türk’e kefen biçmek için fırsat kollayan alçaklarla yan yana gelmez, aynı hizada bulunmaz.
Sayın Kılıçdaroğlu, yolu doğru olanın yükü ağırdır, ne var ki senin ne sözün sözdür, ne siyasetin siyasettir, ne de yolun yoldur.
Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin yalanı, dolanı ve iftiraları alkışladığını küstahça ileri süren CHP Genel Başkanı ve milli silah sanayine çamur atan, Baykar şirketini suçlayan selamsız Babacan, yabancıların etki ajanlığı pozisyonunda sabitlenmişlerdir.
Bu acınası gerçeği de aziz Türk milletinin şamarını yediklerinde anlayacaklardır.
27 ülkeye ihracat yapan, kuruluşundan buyana gelirlerinin yüzde 75’ini ihracattan kazanan bir Türk şirketini karalamak terbiyesizlik ve gayri milliktir.
Öyle ceket çıkarıp konuşmakla adamlık olmaz, altılı masaya meydan okumakla da adaylık olamaz.
Türk ordusuna kimyasal silah kullandı iftirasını atan sicili ve cibiliyeti bozuk Tabipler Birliği Başkanı’nı ziyaret edip destek mesajları veren Babacan’ın HDP’den siyaset yapmaya, ihanet kampanyasının azılı bir mensubu olmaya hazır olduğu da ayan beyan ortadadır.
İhalarımız uçacak, zillet ittifakı, tıpkı dağdaki eşkıyalar gibi saklanacak delik arayacaktır.
Türkiye yükseldikçe yükselecek, Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümü cumhurun irade zaferiyle şahlanıp zilleti sandığa gömecektir.
Ne kadar arızalı ve hasarlı tip varsa zillet ittifakının safındadır.
Türk milleti zillete rıza göstermeyecektir.
Türk milleti zilletin oyunlarına ve akıl çelici hilekar siyasetine kanmayacaktır.
Türkiye var olan sorunları mutlaka aşacaktır.
Nitekim çok daha müşkül durumları aşmıştır. İnancımız ve gayretimiz de bu yöndedir.
Bizim gideceğimiz başka ülke, yaşayacağımız başka vatan ve gurur duyacağımız başka bir bayrak yoktur.
Başkalarının gelecekte ne olacağı ve nerede duracağı bizi hiç alakadar etmemektedir.
Biz bin yıldır buradayız. Bir ve beraberiz. Önümüzdeki binlerce yılda da burada olacağız.
Kimse en ufak bir tereddüt göstermesin.
Ay yıldızlı al bayrağımızı dünya durdukça son yurdumuz Anadolu’da dalgalandıracağız.
Muhterem Arkadaşlarım,
Kıtaların kavşak noktası olarak vazgeçilmez önemi olan ve tarih boyunca yurt tutanların stratejik baskılara maruz kaldığı veya avantajlar elde ettiği Anadolu coğrafyasında, büyük Türk milleti varlığını bin yıldır sürdürmüş ve bu coğrafyayı vatan yapmıştır.
Bin yıllık süre, sahip olunan toprakların stratejik önemine uygun olarak kendi jeopolitiğini geliştirmiş, Selçuklu’dan Osmanlı’ya ve oradan da Cumhuriyetimize köklü bir manevi veraset olarak intikal etmiştir.
Bir coğrafyanın beşeri, ekonomik, sosyal, kültürel politiğini oluşturmak ve yükseltmek, sahip olunan stratejik imkân ve şartların yanı sıra, mevcut devlet ve yaşayan millet yapısını hesaba katan gerçekçi bir analizin sonucudur.
Bu açıdan, cihan devleti kuran ecdadımızdan ulaşan emanetler, bizlere yalnızca mazide kalmış acı ve tatlı hatıraları değil; beraberinde yaşanmış gerçekleri, acıklı toprak ve insan kaybıyla sonuçlanmış ibret verici neticeleri bilmemizi ve sonuç çıkarmamızı gerektirmektedir.
1923 yılında kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti, bu bin yıllık stratejik var olma mücadelesinin tarihi mirasını devralmıştır.
Bununla birlikte, çoğunluğu Anadolu'da, bir bölümü Trakya'da bulunan bugünkü sınırlarımızı esas alarak, milli ve üniter bir devlet yapılanmasının devamını sağlamayı vazgeçilmez öncelik kabul etmiştir.
Hepinizin bildiği gibi, bugünkü siyasi sınırlarımız kendiliğinden oluşmamış ve kolaylıkla elde edilmemiş, dönemin küresel güçlerinin Türklüğe biçtikleri ve dayattıkları sınırlı bir alanın reddedilmesi sonucunda kanla yazılmıştır.
Kanla yazılan bir tarih kalleşçe değiştirilemez, zilletle silinemez.
Kaderin istikameti kanın ve kahramanlığın istikametidir.
Milliyetçi Hareket Partisi bu anlayış ve kavrayıştadır.
Doğal olarak bugünkü vatanımız, geçen yüzyılın ilk çeyreğinde başka ülkelere tahsis edilmek istenen topraklarımızı fütursuzca parselleyen küresel projenin hilafına; akıl, heyecan, iman, inanç, silah ve hesabın terkibiyle oluşan muazzam bir mücadeleyle kazanılmıştır.
Bu mücadele mirasını yağmalama niyetinde kim varsa bir kez daha düşünmesini, ayağını denk almasını, yanlıştan dönmesini altını çizerek tavsiye ederim.
100 yıllık bir maziden muhteşem bir geleceğe adım adım ulaşma kararlılığı gösteren Türkiye Cumhuriyeti zilletin karanlık girdabına düşmeyecektir.
Güvence Milliyetçi Hareket Partisi’dir.
Güvence Cumhur İttifakı’dır.
Güvence büyük Türk milletidir.
İstikbalin kutup yıldızı huzurlu Türkiye olacaktır.
Tam bağımsızlık aziz millet varlığının kahraman evlatlarından müteşekkil Cumhur İttifakı eliyle korunacak, kollanacak ve mutlaka güçlenecektir.
Türkiye’nin başarısına gönül veren, milli birlik ve kardeşliği yüreklice savunan, yeni yüzyıla umut bağlayan, yüreğiyle ben de varım diyen her vatandaşımızın, her dava arkadaşımızın Cumhuriyet’in 100’üncü yılı için 100 oy kazanmaları ve bu hedefe ulaşmak amacıyla insanlarımızı ikna etmeleri niyazım ve beklentimdir.
Her birinizden istediğim de 100 oyu bulmanız, sandığa taşımanız ve 100’üncü yılın şerefine hizmet etmenizdir.
Aş, iş sorunlarının çözümü, dünya çapında muktedir ve Lider Türkiye’nin inşası, hayat pahalılığın ortada kaldırılması bizzat Cumhur İttifakı’nın refakatiyle sağlanacaktır.
Önümüzdeki günlerde EYT sorunu TBMM’de halledilmiş olacaktır.
Vatandaşlarımızın imar sorunlarından terörle mücadelede yaralanıp da gazi sayılmayan kardeşlerimizin haklı taleplerine, uzman çavuşlarımızın özlük haklarıyla ilgili beklentilerinden uzman jandarmalarımızın okullarında geçen bir yıllık sürenin fiili hizmetten sayılmasına kadar her mesele kalıcı olarak çözülmelidir.
Ayrıca başörtüsü sorununun anayasal güvenceye kavuşturulması hususunda açık tarafız, sözleşmeli çalışanlarımıza kadro verilmesinin sonuna kadar destekçiyiz, taşeron firmalarda çalışan kardeşlerimizin kadroya alınmasından da yana olacağız.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyor, başarılı, sağlıklı ve huzurlu bir hafta geçirmenizi içtenlikle temenni ediyorum.
Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.”