Gelelim Mazgallar Arasından Lağıma Düşen Fırıldaklarıma…

GELELİM MAZGALLAR ARASINDAN LAĞIMA DÜŞEN FIRILDAKLARIMA…
DAHA ÇOCUKKEN ANLADIM Kİ:
ESKİSİ GİBİ GICIR GICIR PARLAK OLMUYORLAR!
AŞAĞI BÖLÜCÜ SOL MAHALLEYE
GÖÇ EDENLER…AGAMEMNON GEMİSİNE ÇOKTANNN BİNDİLER!
Fikrini ve iradesini başta bölücüsever ve fetösever CHP gibi mecralara kiralamış ve BAŞINI KUMA SOKMUŞ olanların sözü de kendisi de muteber değildir.
Ülkücü kavramıyla esasen hiç alakası olmayan ruhsuz biyolojik varlık olmaktan öteye anlam taşımadıkları hepimizce mâlumdur.
Hani… Bir türküde diyor ya “geçen gün ömürdendir” diye. Tam olarak mevzu bu aslında. Filmin sonunda kendi elini sinesine vura vura; “tükendiiii naktiiii ömrüüüm dildee sermaye bir âh kaldı gülüüüüm amaaan” diye bulmak istemiyorsan uyan dön bir bak çevrene.
Gülistan bahçesi yerine dikenli kaktüs dolu “Kerbelâ çölünü” tercih etmişseniz ve ülkücülükle alakası olmayan bir soyka kadının ve bölücüsever Dem’lenmiş Özgür’ün liderliğini kabul etmişseniz biz ne yapabiliriz ki.?
Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Bu “aşırı menfaat duygusu” insanlarda omurga bırakmadı. Her şeyden önemlisi... Sarılmak için özlemek lazım.Biz sizi özlemedik ki sarılalım.
“Güvenmek” sevmekten çok daha önemlidir. İNSAN GÜVENDİĞİNİ SEVER. Güvenin bittiği yerde, sevgi de kuş olup gider.
ÜLKÜCÜ HATIRALARA HÜRMETKÂRIZ.  ANCAKKK;
Beceriksizliğinden dolayı padişah Abdülaziz tarafından sürgüne gönderilen Serasker katil Hüseyin Avni Paşa’nın dediği gibi;”DİNİM KİNİMDİR” sözünden hareket ederek “Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan düşmanlığı” Ankara Ocağı ve Genel Merkezde birlikte görev yaptığımız, taş medresede birlikte kaldığımız eski kadim arkadaşlarımın gözünü kör, kulağını sağır, dillerini lal eylemiş...
“RABBİM SELAMET VERSİN”
desem de aslında bu söz Konya’da…Neyseee…geçelim.
GELELİM MAZGALLAR ARASINDAN LAĞIMA DÜŞEN FIRILDAKLARIMA:
Seyhan Nehri kıyısında bulunan Yavuzlar Mahallesi’nde çocuk iken sokak ortasında yaşıtlarımla “topaç” dediğimiz fırıldakları sarar çevirirdik.
Yine birgün fırıldakı iple güzelce sıkıca sarıp asfalta atttığımda fırıldak döndü, döndü, döndü…Hayy Allah.! Mazgalların arasından lağımın içine düştü.!
Allah kimseyi "oyuncağı elinden alınan çocuğu karşısına çıkarmasın". Serseri mayın gibi oluyor. Gözü dönüyor.!
O sırada sokaktan geçen mahallenin çocukları olarak çok sevdiğimiz ve kelini saklamak için Adana'nın Temmuz sıcağında bile şapka giyen KEL ABBAS’tan yardım istedik.
Çocuk iken ne heybetli görünürdü gözüme Kel Abbas.
Geçenlerde sıla-i rahim yaptığım Adana'da sokakta Kel Abbas abimizi gördüm; Hababam sınıfındaki Kel Mahmut hocaya dönmüş. Rabbim sağlık afiyet versin mahallemizin abilerine.
Kel Abbasın kürek yardımıyla lağımdan çıkardığı fırıldak nasıl olmuşsa 10 dakika gibi kısa süre içinde renkleri birbirine girmiş; fırıldağımı tanıyamaz olmuştum.!
Evimizin yanındaki PAKTAŞ fabrikasından akan ABD malı kimyasal atıklar fırıldağımızın renklerini bozmuş, eski parlaklığı kalmamıştı.!
Lağımdan çıkan fırıldağı bir daha elime almadım. Çöp tenekesine attım.! Üzülerekte olsa.
Daha sonraki günlerde fırıldaklarımız mazgallar arasından lağıma yine düştüler ama Kel Abbas abiden yardım istemedik. Çünkü eskisi gibi güzel olmuyorlar.
Her daim ferasetine inandığım Aziz Milletim 31-Mart’ta lağıma düşen bu ağzı bozuk fırıldak heval meralleri, soykaları tarihin siyasi çöplüğüne göndereceğine inancım tamdır.
Son olaylar gayet açık ve net bir şekilde görülüyor ki suret-i haktan görünen Dırar Mescidi’nin fitne-münafık cemaatinin maskeleri YAVAŞ-YAVAŞ düşmektedir.
Zilletli bir yükselişin bilinen akibeti sadece düşüş değil, ani ve acıklı bir çakılmadır. Kutlu davaya ihanet edenler buna müstahaktır.
Dualı ve şühedalı bir kutlu hareket olan gençlik sevdamız Üç Hilal’e ihanet edenlerin sonu ne acı ve ne rezilcedir.
Sevgili Ülküdaşlarım…Allah bize bunları tek tek seyr-i alem yapacak!! Biz de ibretle izleyeceğiz sonlarını.
Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti’nin dediği gibi;
“DAVA ADAMI…sofraya yürür gibi idam sehpasına yürür.!” Bunlarda nerdeeee.!
Ülkücü Harekette, bulunduğu her hangi bir görevde iken ortaya koyduğu tavır, söylem ve bağlılıklarını, görevden ayrılınca, alınınca veya her hangi bir sebepten dolayı görevi sonlanınca; duruşunda ve söyleminde değişiklik olmayanları ÇOK SEVİYORUM!
Rahmetli Başbuğumuz ne de güzel söylemiş;
“-Ülkücülük...Bir gönül işidir…Gönül verenlerle hizmet edilir.”
Biz kimseyi yarı yolda bırakmadık. İster Paşa torunu olsun, ister eski ocak genel başkanları olsun kişi menfaatinin bittiği noktada, durakta indi.! Bu kişiler mevki ve makamları ne olursa olsun dava adamları değillerdi. MEDİNE’DE Kİ HURMA BAHÇELERİ için mücadele ediyorlardı.
Devlet Beyin dediği gibi;
“Biz, kendine eski ülkücü veya MHP’li diyerek, gittikleri yerin bir türlü yenisi olmayıp, İTİBARINI BİLE bu kutlu hareketin eskisi ve müsveddesi olmakla övünenlerin tuzaklarına düşmeyiz.”
Kimlerin kuru yaprak misali nerelere savruldukları artık bu saatten sonra bizi ilgilendirmiyor. 50 yıldır bilirim ki “bizim gülistanın gülü başka bahçelerde diken gözüyle bakılır.”
Bestekârı Cevdet Çağla’nın olduğu Türk Sanat Müziğinde çok sevdiğim HÜZZAM Makamında güzel bir şarkı var;
“Şu göğsüm yırtılıp baksan, dikenler aynı güldendir,
Şikâyet bilmeyen kalbim kanar hep aynı eldendir.”
Kendi düşen ağlamaz.!
-Bizim obamız Üç Hilal’li MHP,
-Ocağımız ise Bozkurtlu Ülkü Ocakları… Allah’a çok şükür…Cenab-ı Allah ülkücü gönüllerden düşürmesin.
Şems-i Tebrizi der ki;
“Yüzü dost, özü düşmandan usandım.
Dili Mü’min, kalbi şeytandan usandım.
Dostum; herkesin kahrı çekilir amma,
Ben, davasız Müslüman’dan usandım.”
İnsanlar gelir-geçer. Ancak kurumlar hele, hele kuruluş amacı "Türk Cihan hakimiyeti mefkuresi" olan ve Türk Devlet geleneğine bağlı kalan köklü teşkilatlar ilelebed KALICIDIR.
Dil-tarih, Ankara Ocağı, Genel Merkez ve Taşmedrese kilometre taşlarında bulunan ve son 50 yılın “yakın tarihini yaşayarak” gören bir tarih öğretmeni olarak derim ki;
Şühedalı ve dualı kutlu davamızın ambarındaki torbalardan don dikenlerin Cemaziyelevvellerini bilmekteyiz!! Zamanı geldikçe ortaya dökelecek. Zaten dökülüyor ne mal olduğunuz.!
Kişilik zayıflığı sebebiyle “EZİK” oldukları için, gittikleri Sol mahallenin yayın organı Halk tv’de “MHP'DE BENİ TARTACAK TERAZİ YOK” derler, kendilerini ispatlamak ve şirin görünmek isterler.
Devletin zaafa uğraması pahasına siyasi gelecek planları yapanların devleti ayakta tutmak adına siyasi bedel ödemeyi göze almış MHP’nin siyasetini anlaması da mümkün değildir. Bunlara “MHP düşmanı” tanımlaması yapmakta artık yetersizdir.
DEVLET BEY...
Bu konuda ne de güzel söyler;
“Bakarsınız büyük dava adamı pozu verirler. Gerçekte koca bir hiçtirler.! İşlettikleri DEDİKODU ŞANTİYESİ, kaynattıkları FİTNE KAZANIDIR.”
Üniversite yıllarımdan beri zaman ve mekanda inandım ki ve emin oldum ki ucuz insanların üstüne kurulan hayaller bize pahalıya patlıyor.
Türkeş soyadı gibi..Sazak gibi…Taşer gibi…Dava büyüklerimizin oğlu da olsa, kızı da, damadı da olsa…Aslında değer yargısı olmayanlara DEĞER yüklemenin suçlusu bizleriz.! Hayatta en büyük “isrâf” hak etmeyenlere verilen değer.
Soyundan olmak bir mana teşkil etmiyor yolundan olmak gerek. Nuh peygamberde eşini ve oğlunu kendi yoluna alamamış yazık ki..
Ebû Leheb de Peygamberin amcasıydı! Şerif Hüseyin de kendisini Peygamber'e nisbet ediyordu!
Bu durum birinin ateşin babası (cehennemlik), diğerinin hâin (İngiliz köpeği) olmasına engel mi oldu?
Atalar der ki;
“Alimden zalim…Zalimden alim doğar”
Kanuni’nin oğlu Sarı Selim gibi…
Rahmetli Başbuğumuzun iki oğlu gibi
Bugün ülkücü olmayanın dün ne olduğunun bir önemi yok. Kenardan cenaze namazını seyredenler kendileri gibi yaşayanların mahallesine göç ettiler. Oraya verebilecekleri hiç bir değere sahip değiller.
Taşındıkları mahallenin rengini alacaklar ama oraya hiç bir renk katamayacaklar.
Bizim de onlarla ilgili gönlümüzdeki bütün HAFIZA İZLERİNİ SİLİP üzülmek yerine “temizlendiğimiz” için SEVİNMEMİZ İCAP EDER.
PARTİ PARTİ GEZEN SOYKALARI BİZE SEVDİRMEDİĞİN İÇİN SANA BİNLERCE ŞÜKÜR ALLAH’IM
Yakın tarihi hem yaşayarak hem de “alim” derecesindeki hocalarımdan dinleyerek ve onların kitaplardan okuyarak…Yılların tecrübesiyle biliriz ki;
HAİNLER ÖNCE EKMEK YEDİĞİ OCAĞA HIYANET EDERLER!
İhanet ettikleri yere en şiddetli saldıranlar bunlar olur, ihanetlerine haklı bir gerekçe(!) oluşturma kaygısı ve çabasına girerler.
AŞAĞI BÖLÜCÜ SOL MAHALLEYE GÖÇ EDENLER…AGAMEMNON’A BİNDİLER ÇOKTAN.
AGAMEMNON:
Truvayı hile ile işgal eden yunan komutanı. Yunan mitoloji kahramanı.
AGAMEMNON GEMİSİ:
Çanakkale deniz savaşına katılmış 1918de İstanbul’un işgaline gelen İngiliz kraliyet gemisi.
Mondros ateşkes antlaşması da
bu kruvazörde imzalattırılmıştı.
Sahi…Süvari Komutanımız Fahrettin Altay Paşa bu yunanı önüne katıp denize dökmemişmiydik.?!!
Bu güzel ülkeyi… Malazgirt, Miryakefalon, Çaldıran, Çanakkale, Sakarya Savaşlarına katılanların torunları yönetmeli.
“EDİRNE’Yİ ENVER ALACAĞINA; BULGARLAR ALSIN” diyenlerin ve Sakarya Savaşı’ndan KAÇANLARIN torunları hele bir kenarda dursun.
30-Mart-2024
Ali KUZENCİK