“DEVLET YAPTI” YALANI…
BU YALAN CHP-BÖLÜCÜLER-AŞIRI SOL TARAFINDAN 50 YILA YAKIN “KASITLI” OLARAK TEKRARLANIYOR!
BU TOPRAKLAR ÇOK HAİN GÖRDÜ
AMA BİLİNMELİ Kİ…TÜRK MİLLETİ HEPSİNİ TARİHE GÖMDÜ!
“İŞÇİNİN HAKKINI ALNININ TERİ KURUMADAN VERİNİZ”
Üstünden neredeyse yarım asır geçti, değişen bir şey yok yalan tekrarlanmaya devam ediyor.
1 Mayıs 1977′de Taksimde meydana gelen olayların Sol-Sosyalist fraksiyonlar arasında bir çatışma olduğu bilindiği halde…Sorumlusunun “Devlet” olduğu yalanı sürekli tekrarlandı.
70’li yıllarda Sol’un Dünyanın birçok yerinde görülen parçalı yapısı Türkiye ye de taşınmış birbirlerini:
Maocu, Leninci, Goşist, oportünist, revizyonist, reformist, Feodal Sosyalist, sosyal emperyalist, Sosyal Faşist, karşı devrimci, Sovyetçi, Çinci olarak suçlayan her birimdiğerine “düşman” onlarca fraksiyona bölünmüştü.
-Şiddeti, siyaset yapma aracı olarak gören bu fraksiyonlar kendi aralarında da silahlı güç ve kurtarılmış bölge mücadelesi yapıyorlardı.
-O gün, fraksiyonlar arasında çıkan çatışmanın ardından panik halinde Taksim Meydanından kaçmaya çalışan ve Kazancı Yokuşuna yönelen kitleden 8’i kadın, 37 kişi birbirinin üzerine düşerek ezilerek, boğularak öldü, 126 kişi de yaralandı.
-1 Mayıs Mitingi faciaya dönüştü. Üstünden neredeyse yarım asır geçti, değişen bir şey yok yalan tekrarlanmaya devam ediyor.
Tipitip Özgür Efendi de hala der ki;
“BEN TAKSİM’E KEFİLİM” demekle tehlikeli bölücü DEMPKK ve aşırı sol kıtasahanlığında kulaç atıyor, can simitsiz şekilde derinlere dalıyor ve boy veriyor. Boğulma riski taşıdığını da göremiyorlar.!
Devleti yönetmek kadar muhalefet etmek de liyakat gerektirir…Terör örgütleri ile eş zamanlı bir şekilde, Devlet kurumlarını yıpratmaya çalışmak, nasıl bir alçaklıktır.?!
Düştüğü denizde DEMPKK ve aşırı sol yılanına sarılarak 2028’de kıyıya çıkacağını zannediyorlar.
Basiret bağlandı mı ne söylense boştur.
Aziz Türk Milletinin karşısında belirginleşen husumet cephesi:
-KALABALIK, KARANLIK VE TEHLİKELİDİR!
CHP’nin bugünkü siyasi partnerleri, kader ortakları arasında geçmişin zararlı cemiyetlerinin bugünkü uzantıları vardır;
-Kandil’den yönetilen,
-Okyanus ötesinden sevk ve idare edilen FETÖ ile PKK’nın siyasi kanadı vardır.
Atatürk’ün ömrünü verdiği Türk Milliyetçiliği davasının içi boşaltılmış; yerini sosyalist, komünist görüşler almış; enternasyonalist bir devrimcilik revaç bulmuştur.
Atatürk’ün dünya görüşü, devlet ve millet anlayışı, bir daha kapıdan içeri girmemek üzere CHP’den kovulmuştur.
Milli Mücadele kahramanlarının destansı hikâyelerinin, Kuvay-ı Milliye Ruhu’nun yerini, Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan ile Selahattin Demirtaş gibi devlet ve millet düşmanı anarşistlerin sahte kahramanlık ve sözde “bağımsızlık savaşımı” masallarına duyulan hayranlık ve sevgi almıştır ve amaçları bundan kahrolası bir romantizm çıkarmaktır.
Bunun içindir ki 1-Mayıs’larda CHP aşırı sol akımlarla, PKK ve FETÖ gibi bölücü terör örgütlerinin politik ayaklarıyla iyi anlaşmakta, kolayca iş birliği yapabilmektedir.
CHP’nin badireli bir dönemde halka umut aşılamak yerine karamsarlığı, felaket tellallığını, bozgunculuğu ve kaosu teşvik etmesine, bünyesini saran bu arazlar yol açmaktadır.
Türkiye için hala bana göre en büyük tehdit FETÖ ve PKK’dır! Kimse, ‘artık bunlardan bir şey olmaz’ deyip hafife almasın. Rehavete kapılıp, ‘artık bu beladan kurtulduk’ sanmasın.
Bugün, herkesin FETÖ’ye ve PKK’ya sövdüğüne ve tavır aldığına bakıp, ‘artık bunlar bu ülkede taban bulamaz’ demesin…
FETÖ ve PKK unsurlarının bir taktik gereği sinmiş görüntüsüne aldanıp mücadeleyi elden bırakmasın…
At veya eşekli arabası ile köylerde kapı kapı dolaşıp alış veriş yapan çerçiciler için Çukurova, Gaziantep, Darende ve Akseki’de güzel bir halk deyimi vardır;
“ÇERÇİCİ YÜKÜNÜ SATAR.”
CHP’nin yükü de…İhanete yakın gaflet.!
Ayrılıkçı PKK hareketi içinden çıktığı Türk Solunu, sosyalistleri ve hatta bugünkü CHP’yi birer birer kendi bünyesine kattı.
DEM ve aşırı sol istediklerini aldılar. CHP’yi değiştirdiler, dönüştürdüler, kader ortağı yaptılar. DEM ve aşırı sol sosyalistler parmağında oynattıkları CHP’yi bugün 1- Mayıs’ta da topaç gibi döndürmeye başladılar.
Cumhuriyet Halk Partisi ile DEM arasında ve aşırı sol ile iş birliği olduğunu söyleyen DEVLET BEY;
“-DEM’lenmiş CHP karışık ve kavgalıdır. CHP ile DEM içiçe geçmiştir” demekle haklıdır. Çünkü CHP demek…DEM demektir.
Bu topraklar çok “HAİN” gördü. Ama bilinmeli ki; Türk Milleti hepsini tarihe gömdü.!
Dünyanın kilit taşının üzerinde oturuyoruz. Tarihin, coğrafyanın, inançlarımızın ve ideallerimizin üzerimize yüklediği vazife çok ağır.
Meram Bağları’nda Sabah ezanları okunurken…Kelamımızı güzel bir dörtlü ile devam edersek;
“Allah bize yar olsun
Turan iller var olsun
Bir turkuaz şafakta
Türkiyem bahtiyar olsun.”
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) ne de güzel buyurur;
“İŞÇİNİN HAKKINI ALNININ TERİ KURUMADAN VERİNİZ.”
Bizde deriz ki;
-Okunan Hatm-i Şeriflerden hasıl olan sevabı dağıtmak kolay…
-Asıl önemli olan her ay rekor kıran ticaretten hasıl olan KÂRI DAĞITMAKTIR.
“İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN”
Ulu Türk Devletini yöneten Ricâl-i Devlete deriz ki;
“-PKK/FETÖ ORTAKLI CHP’YE ÜLKEYİ TESLİM ETMEYELİM” diye yüzbinlerden öte milyonlarca ülküdaşlarımızla birlikte verdiğimiz beka mücadelesi;
“SEFALET İÇİNDE YOK OLMAMA MÜCADELESİNE” dönüşmemeli.!
Gönlümün “Şeyh Edebâli’si” olan milli şairimiz M.Akif ERSOY der ki;
“Kanayan bir yara gördüm mü
yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim,
Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım,
Çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım.”
Bir ülkücü olarak en kızdığımız ve en fazla öfkelendiğimiz şey vicdansızlık ve adaletsizliktir!
Yazımızın kağıda dökülme sebebi, SADİ ŞİRAZİ’nin günümüzde de geçerli olan sözüdür;
“BAŞKALARININ MUTSUZLUĞUNA ‘GAMSIZ’ KALIRSAN…SANA İNSAN DEMEK YAKIŞIK OLMAZ!”
Pandemi-Deprem-Ukrayna Savaşının olumsuzluklarının farkındayız…Hazinede yoksa herkese yoktur. Varsa herkese vardır…Var olanı eşit miktarda bölüştürebilirdiniz!
Çünkü, Ulu Devlet, Aziz Türk Milleti için vardır.
Rahmetli Başbuğumuzun çok kıymet verdiği ünlü siyaset adamı Osman BÖLÜKBAŞI der ki;
-Zengini hayırsız evlat,
-Memuru süslü avrat,
-Politikacıyı kuru inat batırır.”
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;
“Üç şey kimde bulunursa, Allah onu himayesine alır ve Cennetine koyar.
Bunlar:
-Zayıflara yumuşak davranmak.
-Ana babaya şefkatli olmak.
-Emri altında çalışanlara iyilik etmektir, merhamet ile cömert davranmaktır.”
MERHAMET…
İslam medeniyetinin en önemli şiarıdır ve İslam medeniyeti bir merhamet medeniyetidir.
Bize düşen bu merhamet medeniyetini bütün boyutlarıyla yeniden ihya etmektir.
SÖZÜN ÖZÜ CANLAR:
Bir Türk olarak bizim medeniyet anlayışımızın temelinde Yunus Emre’in beyanıyla “YARATILANI SEVERİZ YARATANDAN ÖTÜRÜ”anlayışı yatmaktadır.
1-Mayıs-2024
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK
Zangoç Suratlı Kılıç Artığı…
“HERKES KARAKTERİNE/MİZACINA
YAKIŞANI YAPAR” İSRA-84
Türk’e yabancı at hırsızları, Ömer Seyfettin’in PİÇ” Hikayesindeki tipler,
kılıç artıkları televizyon kanallarında hafta boyunca hep birlikte boy gösteriyorlar.
Aziz Türk Milletinin karşısında belirginleşen husumet cephesi:
kalabalık, karanlık ve tehlikelidir.
Okuyarak ve yaşayarak…
Tarihi tecrübe ile deriz ki;
Dışarıda başta İsrail olmak üzre ABD ve AB’nin husumet namluları bize dönmüşken, içerde sorun üreten herkes haindir..
Selvi gibilerinin yazdıklarını ve söylediklerini alt alta yazın, okuyun, Selanik’i tek kurşun atmadan Yunan’a teslim eden Hain Hüseyin Avni Paşa, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beyi idam ettiren Molla Sait, Nemrut Mustafa, Ali Kemaller ve Damat Ferit Paşalar gibi “ihanet kıta sahanlığındaki” sıfatlar ve belgeleri çıkar.
Fitne münafık Dırar Mescidi cemaatinin mensupları her dönem olmuştur. Bunlar bitmez!
Rahmetli Ömer Seyfettinin hikayesinde “PİÇ” dediği bu zatlar ülkemizin birlik ve beraberliğini bozmak için ellerinden geleni yapıyorlar
Fikrini ve iradesini başta mecralara kiralamış ve BAŞINI KUMA SOKMUŞ Selvi gibi Zangoç suratlıların sözü de kendisi de muteber değildir.
“Vatan ve millet” kavramıyla esasen hiç alakası olmayan ruhsuz biyolojik varlık olmaktan öteye anlam taşımadıkları hepimizce mâlumdur.
Cumhur İttifakını parçalamak için her türlü nifak ile ellerinden geleni yapıyorlar.
Yıllardır görüyoruz ki;
PİŞMAN OLMUŞ FETÖCÜ YOKTUR, FIRSAT KOLLAYAN FETÖCÜ VARDIR.
Allah bunlara fırsat vermesin.
CIA’nın tezgâhından geçirilip robotlaştırılan FETÖ’cülerde hertürlü hainlik, sinsilik, fırıldaklık beklenir. Defalarca mazgallar arasından lağıma düşmüşlerdir bu fırıldaklar.
Türkiye için hala en büyük tehdit ABD’nin kölesi FETÖ’dür.! Kimse, ‘artık bunlardan bir şey olmaz’ deyip hafife almasın.
Rehavete kapılıp, ‘artık bu beladan kurtulduk’ sanmasın.
Bugün, herkesin FETÖ’ye sövdüğüne ve tavır aldığına bakıp, ‘artık bunlar bu ülkede taban bulamaz’ demesin.
FETÖ unsurlarının bir taktik gereği sinmiş görüntüsüne aldanıp mücadeleyi elden bırakmasın!
Büyük başak tarlaları, alev alev yanarkan, su taşıyıp söndürme yerine, tarla sınırı tartışması yapmak o tarlaların tamamının yanması demektir.
Oysa ki…Cumhur İttifakına gönül verenlerinin yaptıkları yanan tarlayı söndürmektir. Selvi gibi bu ittifakı kabullenemeyenler tarlanın tamamının yanmasını isteyen akıl fukaralarıdır.
Yaşadığımız şu hassas coğrafyada dönen sinsi oyunları bilmesine rağmen tv kanallarında ve köşelerinde insanlık ve demokrasi nutuklarını atanları milletimizin vicdanına havale ediyorum.
İnsanda biraz EDEP olur, biraz ERDEM olur, ABD ve AB’nin fondaş medyanın kılıçartığı devşirme ucube evlatları, Türk Milletini kandıramazlar.
Rahmetli H.Nihal ATSIZ Hocamız
der ki;
“-Fahişeler vardır, namustan bahseder.
– Kanaatini ve kalemini satmışlar vardır, vicdandan dem vurur.
-Vurguncular vardır, ağızlarından FAZİLET sözü düşmez.
-Çifte pasaportlular vardır VATAN diye haykırır.
-Palikaryalar vardır, kahramanlık iddia eder.
-Bazı iyi niyet sahipleri de bunların hepsine inanır.
-Gel de bu insanların arasında huzur içinde yaşa.”
Merhum Kazım Karabekir Paşa’mızın dediği gibi:
“Öyle puslu ki hava, şeytan bile Müslüman mintanı giyiyor.”
“Herkes karakterine-mizacına yakışanı yapar” diyen İsra Sûresi 84. âyet şahittir.
Meğer “utanmak” ne büyük şeref. Ondan mahrum olmaksa ne iğrenç bir zilletmiş.!
Tarihin hangi devrinde olursa olsun, köküne yabancılaşan, kimliğiyle ters düşen siyaset veya aydın geçinen zevatların:
-Taş üstüne taş koyması,
-Ufkun ötesini görebilmesi,
-Sadece ham bir hayaldir.
Fakat milli tarih hainleri unutmaz.!
MİLLİ VİCDAN zangoç suratlı selvi boylu hainleri tarihin çöplüğüne atar, onları cezalandırır.
Çünkü şehit kanları ile yoğrulmuş bu mübarek Anadolu toprakları hainleri sevmez ve ilk fırsatta hesabı keser.!
OSMANLI padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdil-i kıyafetle Kuşlar Çarşısı’nı gezer.
Burada, avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar.
Bir ara Yavuz Sultan Selim’in gözü kekliklere ilişir…
Bir grup kekliğin kafesinin üzerindeki yazıda “Tane işi satış, fiyatı 1 altın” yazıyor.
Hemen yanıbaşlarında, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı…50 altın.
Padişahın gözü 50 altınlık kekliğe takılır.
”Hayırdır” der satıcıya ve sorar: “Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 50 altın?”
Satıcı, ”Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor. Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar” der.
Padişah ”Satın alıyorum” der ve 50 altın verir.
Parayı verir ve hemen oracıkta kekliğin kafasını koparır.
Adam şaşırıp, ‘‘Ne yaptınız, en maharetli kekliğin kafasını koparttınız, yazık değil mi” diye dövünürken…
Padişah gürler: “Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bunun akıbeti er veya geç budur!!”
Bir gün ülkemizde hainlerin hiç değilse daha az olduğunu görebilmek ümidiyle desek de mümkün değil…
Çünkü Atalarımız Çağrı Bey ve oğlu Sultan Alparslan çadırlarını sırtlanların yolu üzerine kurmuşlardır.
Milli Şairimiz M.Akif zangoç suratlı Selvi gibiler için der ki;
“Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salîb’in o hayasız yüzüne!
Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!
Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!”
18-Nisan-2024
Ali KUZENCİK
Başbuğ Alparslan Türkeş
Güneşli bir günün akşamında yitirdik seni,
Karda fırtına da tekbirlerle götürdük seni,
Gönül köşkümüze yatırdık seni,
Allah Mekanını CENNET eylesin Başbuğum..
Peygamber miraca çıktı…ÜMMETLE döndü,
Yunus buğday için gitti…HİMMETLE döndü,
Elbet bütün insanlar gitti bir yerlere,
Kimi eliboş, kimi CENNETLE döndü.
Bu cennet vatana yüzbinlerce hayırlı evlat yetiştiren rahmetli Başbuğumuzun Nezd-i İlahi’de makamı âli, kabri nur, ruhu şadolsun inşallah.
Rahmetli Başbuğumuz, 12 Eylül öncesi zaman zaman Ülkücü Hareketin Genel Merkez teşkilatlarıyla bir araya gelir;
Onlarla soru-cevap şeklinde seminer verircesine sohbet ederdi.
1976-80 yılları arasında Ankara Ocağı ve Genel Merkezde bulunurken Bahçelievler’deki Parti Genel Merkezinde toplantılara katılırdık.
1979 baharında yeni genel merkez yöneticileri toplantıya çağrıldı. Parkaları Ankara-Yüksek Öğretmen’deki odamızda çıkarıp, takım elbisemizi ve kravatımızı takıp onun geniş odasında ayakta bekliyoruz.
Rahmetli Başbuğumuz Meclisten Parti Genel Merkezindeki odasına geldi.
Davudi sesiyle selam verdikten sonra makamına geçti ama koltuğuna oturmadı.
Önce derin bir sessizlik oldu.Rahmetli söze “9 Işık’ı kim sayacak.?!”sorusuyla başladı.
Hepimiz cereyana çarpılmışa döndük.! Bütün arkadaşlarımın ezbere bildiği dokuz ışığı saymaya cesaret edemiyorduk.
Böyle bir şeyi bizde beklemiyorduk doğrusu…Bildiğimiz bir şeyi bize sorduğuna göre, bir başka maksadı olmalıydı.
Göz ucuyla arkadaşlarıma baktım. Daha sonra Afşin Belediye Başkanı olacak olan değerli ağabeyim Ergün ERTEKİN ile gözgöze gelince bizi ayakta dimdik duran ve süzen Başbuğumuza bir anlık bir refleksle elimi kaldırdım.
“-SAY dedi”..! Nasıl saydığımı bugün bile bilmiyorum. Rahmetli Başbuğumuz teşekkür etti…
Peki dedi “Rıza-yı Bari ve Devlet-i ebedi müddet ne demek.?” deyince arkadaşlarım maşallah çok güzel açıklayınca ve arkasından Prof.Dr. Osman Turan Hocanın “Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi” eserinin çok kişi tarafından okunmasından memnun olunca “babacanlaştı.”
Sonra söze şöyle başladı;
“ÜLKÜCÜ…MEDENİ CESARET SAHİBİ OLACAK. Ülkücü eleştirmekten asla korkmayacak.!”
Rahmetli Başbuğumuz sözüne devam ederek;
“-Medeni cesaret sahibi olursanız KİŞİLİK kazanırsınız.
-Eleştirmeyi bilirseniz KARAKTER kazanırsınız.!
-Bu dava kişilikli ve karakterli ülkücülerin omuzlarında hedefine ulaşacaktır.”
Kutlu Ulu Çınar Üç Hilalin 1969 yılında kuruluşu ile milliyetçilik, yalnızca bir aydın hareketi olmaktan çıkmış, Anadolu’da millet evlatlarının gönlüne yerleşerek hem siyasallaşmış, hem de toplumsallaştırmıştır.
Milletin ve devletin her alandaki temel sorunları düşünce kalıbına oturtulmuş ve çözüm yolları önerilmiştir.
1980 sonrası süreçte cebren kesintiye uğrayan siyasal hareketimiz, kurucusu Başbuğumuz Türkeş Bey’le tekrar toparlanmış, Türk milliyetçiliği kaldığı yerden onun ve dava arkadaşlarının kılavuzluğunda yeniden yola çıkmıştır.
Bütün engellere rağmen milliyetçilik, bir siyasi proje olarak halka ulaşınca vatandaşlarımızın Milliyetçi Hareket’e olan ilgisi artmış ve siyasi bir kurum olarak Milliyetçi Hareket Partisi, millet sinesinde sağlam ve sarsılmaz bir zemin bulmuştur.
-Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey yolundan hiç dönmemiştir.
-Hiçbir menfaat vaadine aldanmamıştır.
-Satanlardan, korkanlardan, yılanlardan, yorulanlardan, ilk zorlukta vazgeçenlerden hiç olmamıştır.
-Bu vasfıyla Milliyetçi Hareketin kurucu liderliğini onurla sahiplenmiştir.
-O, inanmış ve davasına sevdalı bir yürekti.
-O, Türkiye’nin en çalkantılı devirlerinde istikrar ve ümit ışığıyla çevresini aydınlatmıştı.
-Ona gönül ve vefa borcumuz ziyadesiyle fazladır.
-İki eseri olan Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları da kutlu varlığını, mutlak devamlılığını, Türk milletine hizmet aşkını sonuna kadar sürdürecektir.
Hiçbir melanet !Y! komplo davamıza, dava arkadaşlarımıza, milletimizin tarihi yürüyüşüne zarar veremeyecektir.
Çünkü inancımız ve irademiz sadece bu çağla ilişkili değil, Türk tarihinin her dönemindeki yaşanmış muazzam hatıralarla içine saklanmıştır.
-Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey, milletimizin takdir ve taltifine hak kazanmış müstesna bir dava ve siyaset insanıydı.
-Fani hayatını, faziletli gönlüyle ülkesine, milletine ve ülkülerine adamıştı.
-Türkiye’nin çetin ve zorlu dönemlerinde taviz ve teslimiyete düşmeyen sağlam ve sağduyulu bir mizaç haklı mücadelesine ve haysiyetli fikri muhtevasına tam olarak hakimdi.
-Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey tehlikeler karşısında sarsılmayan duruş, tehditler karşısında zaaf göstermeyen şuurdu.
-Milli ve manevi değerleri rehberi yapmış, Türk siyasetini zamanlar üstü bir perspektiften, tarih ve kültür prizmasından kavramayı başarmıştı.
-Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey’in aynen söylediği, “Emanet olunan davayı kucakladım. Hiç arkama bakmadan, tereddütsüz, hiçbir şeye aldırmadan yürüyorum.” sözleri bu tarihi sürecin devamlılık içindeki gelişmesi ve genişlemesidir.
-O, tarihten ilhamını alarak gözlerini geleceğin ufkuna dikmişti…Gafil yönetimlerin elinde zayıflayan ve zedelenen milli kimliğin farkındaydı.
-Töreden uzaklaşma ile tahrip olmuş esenliğin kaygısını taşıyordu.
-Basit çıkar kavgalarıyla, mütemadi operasyonlarla, karanlık oyunlarla elimizden kayıp giden coğrafyaların görkemli anılarını kalbinde hissediyordu.
-Düşülmüş tuzakları, yazılan habis senaryoları, suikasta uğrayan millet varlığını, buna rağmen tarihin pek çok döneminde Türklüğün kabuğunu kırıp bayrak gibi yükselişini biliyor ve özümsüyordu.
-En önemlisi, başkalaşma, yabancılaşma ve yozlaşma ile bozulan değerlerin ve kaybedilen özgüvenin karşısındaki yegane ve aşılması imkansız hisardı.
-Kabul edilmelidir ki, içinden geçtiğimiz 14-Mayıs Genel Seçimler ile 31 Mart Yerel Seçimler tarih aralığında Türkiye ve Türk milleti, milli bekasının devamı konusunda tarihinin en kritik dönemlerinden birisi ile karşı karşıyadır.
Milli birlik ve kardeşliğin simgesi dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de Türk ve Türkiye sevdalıları olacaktır.
Zira rahmetli Başbuğumuz Türkeş Bey’in çağrısı ve fikri çehresi de buydu.
Rahmetli Başbuğumuz “Türk Devlet geleneğine” bağlı devletin varlığında yok olma halet-i ruhiyesine ulaşmış büyük bir devlet adamıydı.
Edebe önem verirdi. Yetiştirdiği ve ona gönül veren milyonların da edepli olmasını isterdi.
Devlet Bahçeli Bey’de…
Hem Başbuğumuzun hem de rahmetli Dündar Taşer büyüğümüzün dizi dibinde yetişmiş, makam odasına giren küçük kız çocuğu karşısında dahi çeketini ilikleyen edebli, ferasetli, cömert, merhametli, imanlı bir devlet adamıdır.
Ülkücülük EDEP üzerine inşa edilmiştir…Temeli Türk Töresidir
Vefatının yıl dönümünde Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyi, aziz şehitlerimizi, tarih boyunca, vatan ve millet sevdası ile can veren muhterem ecdadımızı; bu değerler uğruna hayatlarını kaybetmiş ülküdaşlarımızı bir kez daha rahmet, minnet ve şükran hislerimle anıyorum.
Hepsinin mekanı Cennet, ruhları da şad olsun.
Allah hepsinden ayrı ayrı razı olsun.
3-Nisan-2024
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK
Karamsar Duygulardan Uzaklaşarak Ümitvar Olmak…
Çeşme başında yaşlı teyze Köroğlu’na beddua edermiş ama tanımazmış.
Köroğlu’da duymuş bunu
“-Ana..Neden Köroğlu’na beddua edersin” diye sormuş…
Teyze de cevap vermiş;
“-Ne bileyim oğlum herkes ediyor,
bende ediyorum..”
Sadi Şirazi ne güzel der;
“Bazen kendi halinde olmak güzeldir…Bu kadar hal bilmezin arasında.”
Hakkımızda neyin hayır, neyin şer olduğunu, Rabbimiz elbette bizden daha iyi bilir.
Dolayısıyla, Cenâb-ı Hakk’ın bizim için takdir ettiği, bizim kendimiz için arzu ettiğimizden daha hayırlıdır.
****
HARESE DİKENİ çölde yetişen bir bitki… Sert, kuruduğu zaman çok can acıtan cinsten bir diken.
Arapçada HARESE:
“Hırs” demekmiş.
Yani bu dikenin bizde ki adı
“Hırs dikeni”…
Peki neden bu isim verilmiş derseniz, rivayet o ki develer bu dikeni çok severmiş…
Öyle ki neredeyse hiç su içmeyen deve cinsleri bile bu dikene bayılır, buldukları zaman canlarına mal olsa bile yemekten vaz geçmezlermiş.
Harese dikenini yemeye başlayan devenin ağzı, dili kanarmış.
Dikenin tadına karışan kendi kanının tadını çok seven deve hırsla yemeye devam edermiş. Taaa ki sızan kanlar nedeniyle kan kaybından ölene kadar.
Halk tv ve benzerlerinde…
Şuursuzca Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli düşmanlığını görünce aklıma bu hikaye geldi.
Hırs ve kinle öyle saldırıyorlar ki kaybettikleri değerlerden, tarihlerinden, haberleri bile yok.
Kendi kanlarını yalana yalana içiyorlar…
HIRS kötüdür beyler…Soykalar…
Harese yiyip, kan içen develere duyurulur.
****
Zemheri/Dondurucu iklim şartlarından dolayı pamuğun yetişmediği Sivas’da “Yorgancı/Hallaç” dükkanından aldığı bir kilo pamuğu paketleyip Bab-ı Ali’ye gönderen ve TAKDİRNAME alan Sivas Valisi: YALANCI İZZET PAŞA’ya ne çok benziyor bu tatilci Ekrem ve taifesi…Hayret ki hayret..
*****
Tokat’ta resmi olmayan sonuçlara göre efsane Vali Recep Yazıcıoğlu’nun oğlu Mehmet Kemal Yazıcıoğlu, MHP’den belediye başkanı oldu.
Vatandaşlara hitap eden Yazıcıoğlu’nu Bengü Türk’de dinlerken;
“-Rahmetli babam şu arkamızda vilayet binasında hizmet etme şansı buldu. Şimdi bana da tam karşısında Tokat Belediyesi’nde hizmet etme şansı verdi. Size çok teşekkür ediyorum” dedi.
Şimdi Tokat’ta olmak vardı.Bu güzel insanın sevincini sarılarak paylaşmak vardı.
Yaradılışı güzel insanın dilide güzeldir. Işık olma yolunda ışık saçar etrafına. Kainatın sadece bir zerresi olduğuna idrak etmiş tevazu sahibi gönüller rahmete, nimetlere şükreder.
Gerçek düşmanlarıyla kavgaya korkanlar ise “kadim dostlarını” düşman yaparlar ve ne yazık ki onlarla kavga eder duruma gelirler.!
Devletimizin ve milletimizin selameti için dertlenen, birbirini seven ve telefonda uzun “Devlet” dolu muhabbetler eden Sevgili Ülküdaşlarımdan Allah razı olsun, evlerine BUĞDAY (Bereket/huzur) yağsın inşallah.
SÖZÜN ÖZÜ;
Hayat enerjimizi besleyen damarlardan biride ÜMİT etmektir.
İnsanoğlu bütün eksiklik ve kusurlarına rağmen ümidini hiç bir zaman kaybetmemelidir.
İnsanın ümitvar olmasının ruh ve beden sağlığı açısından önemi büyüktür.
Dua eden insan Rabbinden daima ümitvardır…Hayra ve iyiliğe ait ümit ve dileklerinin gerçekleşeceğine inanarak dua etmelidir.
Karamsar duygulardan uzak kalarak dua etmelidir.
Allah’a en güzel isimlerle güzel vatanımız için dua edilmelidir. İslam dininde dua, en temel ibadetlerinden biri olarak kabul edilmekte ve büyük bir önem taşımaktadır.
Duada ümitvar olmak gerekir. Kabul edileceğine inanarak Allah’a dua edilmelidir. Dua sırasında insan, her şeyi ile yüce kudrete teslimiyet içerisinde olması gerekir.
Karamsarlığa gerek yok Canlar…
YSK Başkanı açıkladı;
MHP,
-8 İL
-110 İl gibi ilçeler…
-90 tanede ilçe gibi kasabalar
Toplam:208…Az ama yinede karamsarlığa gerek yok…
Yolumuz…Ülkücü iradenin doğduğu, yeşerdiği, büyüdüğü, yaşandığı tek bildiğim Rahmetli Başbuğumuzun iki büyük emaneti; Üç Hilal’li MHP ve Bozkurtlu Ülkü Ocakları ÇİZGİSİDİR..
Bu çizgiyi takip eden “Yusuf Yüzlü-Yunus sözlü” samimi ülküdaşlarıma Meram Bağlarından SELAM OLSUN
Bizim Ülküdaşlarımız:
-Türkiyenin geleceğinde tam ve
kesin söz sahibi olacaklardır İnşallah…
–Zira KADER GAYRETE AŞIKTIR…
-Ulu Çınar Üç Hilal’i güzel günler, yıllar bekliyor Allahın izniyle.
-BOŞUNA MI ÇEKİLDİ BUNCA ÇİLELER?!
1-Nisan-2024
Ali KUZENCİK
Gelelim Mazgallar Arasından Lağıma Düşen Fırıldaklarıma…
GELELİM MAZGALLAR ARASINDAN LAĞIMA DÜŞEN FIRILDAKLARIMA…
DAHA ÇOCUKKEN ANLADIM Kİ:
ESKİSİ GİBİ GICIR GICIR PARLAK OLMUYORLAR!
AŞAĞI BÖLÜCÜ SOL MAHALLEYE
GÖÇ EDENLER…AGAMEMNON GEMİSİNE ÇOKTANNN BİNDİLER!
Fikrini ve iradesini başta bölücüsever ve fetösever CHP gibi mecralara kiralamış ve BAŞINI KUMA SOKMUŞ olanların sözü de kendisi de muteber değildir.
Ülkücü kavramıyla esasen hiç alakası olmayan ruhsuz biyolojik varlık olmaktan öteye anlam taşımadıkları hepimizce mâlumdur.
Hani… Bir türküde diyor ya “geçen gün ömürdendir” diye. Tam olarak mevzu bu aslında. Filmin sonunda kendi elini sinesine vura vura; “tükendiiii naktiiii ömrüüüm dildee sermaye bir âh kaldı gülüüüüm amaaan” diye bulmak istemiyorsan uyan dön bir bak çevrene.
Gülistan bahçesi yerine dikenli kaktüs dolu “Kerbelâ çölünü” tercih etmişseniz ve ülkücülükle alakası olmayan bir soyka kadının ve bölücüsever Dem’lenmiş Özgür’ün liderliğini kabul etmişseniz biz ne yapabiliriz ki.?
Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Bu “aşırı menfaat duygusu” insanlarda omurga bırakmadı. Her şeyden önemlisi… Sarılmak için özlemek lazım.Biz sizi özlemedik ki sarılalım.
“Güvenmek” sevmekten çok daha önemlidir. İNSAN GÜVENDİĞİNİ SEVER. Güvenin bittiği yerde, sevgi de kuş olup gider.
ÜLKÜCÜ HATIRALARA HÜRMETKÂRIZ. ANCAKKK;
Beceriksizliğinden dolayı padişah Abdülaziz tarafından sürgüne gönderilen Serasker katil Hüseyin Avni Paşa’nın dediği gibi;”DİNİM KİNİMDİR” sözünden hareket ederek “Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan düşmanlığı” Ankara Ocağı ve Genel Merkezde birlikte görev yaptığımız, taş medresede birlikte kaldığımız eski kadim arkadaşlarımın gözünü kör, kulağını sağır, dillerini lal eylemiş…
“RABBİM SELAMET VERSİN”
desem de aslında bu söz Konya’da…Neyseee…geçelim.
GELELİM MAZGALLAR ARASINDAN LAĞIMA DÜŞEN FIRILDAKLARIMA:
Seyhan Nehri kıyısında bulunan Yavuzlar Mahallesi’nde çocuk iken sokak ortasında yaşıtlarımla “topaç” dediğimiz fırıldakları sarar çevirirdik.
Yine birgün fırıldakı iple güzelce sıkıca sarıp asfalta atttığımda fırıldak döndü, döndü, döndü…Hayy Allah.! Mazgalların arasından lağımın içine düştü.!
Allah kimseyi “oyuncağı elinden alınan çocuğu karşısına çıkarmasın”. Serseri mayın gibi oluyor. Gözü dönüyor.!
O sırada sokaktan geçen mahallenin çocukları olarak çok sevdiğimiz ve kelini saklamak için Adana’nın Temmuz sıcağında bile şapka giyen KEL ABBAS’tan yardım istedik.
Çocuk iken ne heybetli görünürdü gözüme Kel Abbas.
Geçenlerde sıla-i rahim yaptığım Adana’da sokakta Kel Abbas abimizi gördüm; Hababam sınıfındaki Kel Mahmut hocaya dönmüş. Rabbim sağlık afiyet versin mahallemizin abilerine.
Kel Abbasın kürek yardımıyla lağımdan çıkardığı fırıldak nasıl olmuşsa 10 dakika gibi kısa süre içinde renkleri birbirine girmiş; fırıldağımı tanıyamaz olmuştum.!
Evimizin yanındaki PAKTAŞ fabrikasından akan ABD malı kimyasal atıklar fırıldağımızın renklerini bozmuş, eski parlaklığı kalmamıştı.!
Lağımdan çıkan fırıldağı bir daha elime almadım. Çöp tenekesine attım.! Üzülerekte olsa.
Daha sonraki günlerde fırıldaklarımız mazgallar arasından lağıma yine düştüler ama Kel Abbas abiden yardım istemedik. Çünkü eskisi gibi güzel olmuyorlar.
Her daim ferasetine inandığım Aziz Milletim 31-Mart’ta lağıma düşen bu ağzı bozuk fırıldak heval meralleri, soykaları tarihin siyasi çöplüğüne göndereceğine inancım tamdır.
Son olaylar gayet açık ve net bir şekilde görülüyor ki suret-i haktan görünen Dırar Mescidi’nin fitne-münafık cemaatinin maskeleri YAVAŞ-YAVAŞ düşmektedir.
Zilletli bir yükselişin bilinen akibeti sadece düşüş değil, ani ve acıklı bir çakılmadır. Kutlu davaya ihanet edenler buna müstahaktır.
Dualı ve şühedalı bir kutlu hareket olan gençlik sevdamız Üç Hilal’e ihanet edenlerin sonu ne acı ve ne rezilcedir.
Sevgili Ülküdaşlarım…Allah bize bunları tek tek seyr-i alem yapacak!! Biz de ibretle izleyeceğiz sonlarını.
Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti’nin dediği gibi;
“DAVA ADAMI…sofraya yürür gibi idam sehpasına yürür.!” Bunlarda nerdeeee.!
Ülkücü Harekette, bulunduğu her hangi bir görevde iken ortaya koyduğu tavır, söylem ve bağlılıklarını, görevden ayrılınca, alınınca veya her hangi bir sebepten dolayı görevi sonlanınca; duruşunda ve söyleminde değişiklik olmayanları ÇOK SEVİYORUM!
Rahmetli Başbuğumuz ne de güzel söylemiş;
“-Ülkücülük…Bir gönül işidir…Gönül verenlerle hizmet edilir.”
Biz kimseyi yarı yolda bırakmadık. İster Paşa torunu olsun, ister eski ocak genel başkanları olsun kişi menfaatinin bittiği noktada, durakta indi.! Bu kişiler mevki ve makamları ne olursa olsun dava adamları değillerdi. MEDİNE’DE Kİ HURMA BAHÇELERİ için mücadele ediyorlardı.
Devlet Beyin dediği gibi;
“Biz, kendine eski ülkücü veya MHP’li diyerek, gittikleri yerin bir türlü yenisi olmayıp, İTİBARINI BİLE bu kutlu hareketin eskisi ve müsveddesi olmakla övünenlerin tuzaklarına düşmeyiz.”
Kimlerin kuru yaprak misali nerelere savruldukları artık bu saatten sonra bizi ilgilendirmiyor. 50 yıldır bilirim ki “bizim gülistanın gülü başka bahçelerde diken gözüyle bakılır.”
Bestekârı Cevdet Çağla’nın olduğu Türk Sanat Müziğinde çok sevdiğim HÜZZAM Makamında güzel bir şarkı var;
“Şu göğsüm yırtılıp baksan, dikenler aynı güldendir,
Şikâyet bilmeyen kalbim kanar hep aynı eldendir.”
Kendi düşen ağlamaz.!
-Bizim obamız Üç Hilal’li MHP,
-Ocağımız ise Bozkurtlu Ülkü Ocakları… Allah’a çok şükür…Cenab-ı Allah ülkücü gönüllerden düşürmesin.
“Yüzü dost, özü düşmandan usandım.
Dili Mü’min, kalbi şeytandan usandım.
Dostum; herkesin kahrı çekilir amma,
Ben, davasız Müslüman’dan usandım.”
İnsanlar gelir-geçer. Ancak kurumlar hele, hele kuruluş amacı “Türk Cihan hakimiyeti mefkuresi” olan ve Türk Devlet geleneğine bağlı kalan köklü teşkilatlar ilelebed KALICIDIR.
Dil-tarih, Ankara Ocağı, Genel Merkez ve Taşmedrese kilometre taşlarında bulunan ve son 50 yılın “yakın tarihini yaşayarak” gören bir tarih öğretmeni olarak derim ki;
Şühedalı ve dualı kutlu davamızın ambarındaki torbalardan don dikenlerin Cemaziyelevvellerini bilmekteyiz!! Zamanı geldikçe ortaya dökelecek. Zaten dökülüyor ne mal olduğunuz.!
Kişilik zayıflığı sebebiyle “EZİK” oldukları için, gittikleri Sol mahallenin yayın organı Halk tv’de “MHP’DE BENİ TARTACAK TERAZİ YOK” derler, kendilerini ispatlamak ve şirin görünmek isterler.
Devletin zaafa uğraması pahasına siyasi gelecek planları yapanların devleti ayakta tutmak adına siyasi bedel ödemeyi göze almış MHP’nin siyasetini anlaması da mümkün değildir. Bunlara “MHP düşmanı” tanımlaması yapmakta artık yetersizdir.
DEVLET BEY…
Bu konuda ne de güzel söyler;
“Bakarsınız büyük dava adamı pozu verirler. Gerçekte koca bir hiçtirler.! İşlettikleri DEDİKODU ŞANTİYESİ, kaynattıkları FİTNE KAZANIDIR.”
Üniversite yıllarımdan beri zaman ve mekanda inandım ki ve emin oldum ki ucuz insanların üstüne kurulan hayaller bize pahalıya patlıyor.
Türkeş soyadı gibi..Sazak gibi…Taşer gibi…Dava büyüklerimizin oğlu da olsa, kızı da, damadı da olsa…Aslında değer yargısı olmayanlara DEĞER yüklemenin suçlusu bizleriz.! Hayatta en büyük “isrâf” hak etmeyenlere verilen değer.
Soyundan olmak bir mana teşkil etmiyor yolundan olmak gerek. Nuh peygamberde eşini ve oğlunu kendi yoluna alamamış yazık ki..
Ebû Leheb de Peygamberin amcasıydı! Şerif Hüseyin de kendisini Peygamber’e nisbet ediyordu!
Bu durum birinin ateşin babası (cehennemlik), diğerinin hâin (İngiliz köpeği) olmasına engel mi oldu?
Atalar der ki;
“Alimden zalim…Zalimden alim doğar”
Kanuni’nin oğlu Sarı Selim gibi…
Rahmetli Başbuğumuzun iki oğlu gibi
Bugün ülkücü olmayanın dün ne olduğunun bir önemi yok. Kenardan cenaze namazını seyredenler kendileri gibi yaşayanların mahallesine göç ettiler. Oraya verebilecekleri hiç bir değere sahip değiller.
Taşındıkları mahallenin rengini alacaklar ama oraya hiç bir renk katamayacaklar.
Bizim de onlarla ilgili gönlümüzdeki bütün HAFIZA İZLERİNİ SİLİP üzülmek yerine “temizlendiğimiz” için SEVİNMEMİZ İCAP EDER.
PARTİ PARTİ GEZEN SOYKALARI BİZE SEVDİRMEDİĞİN İÇİN SANA BİNLERCE ŞÜKÜR ALLAH’IM
Yakın tarihi hem yaşayarak hem de “alim” derecesindeki hocalarımdan dinleyerek ve onların kitaplardan okuyarak…Yılların tecrübesiyle biliriz ki;
HAİNLER ÖNCE EKMEK YEDİĞİ OCAĞA HIYANET EDERLER!
İhanet ettikleri yere en şiddetli saldıranlar bunlar olur, ihanetlerine haklı bir gerekçe(!) oluşturma kaygısı ve çabasına girerler.
AŞAĞI BÖLÜCÜ SOL MAHALLEYE GÖÇ EDENLER…AGAMEMNON’A BİNDİLER ÇOKTAN.
AGAMEMNON:
Truvayı hile ile işgal eden yunan komutanı. Yunan mitoloji kahramanı.
AGAMEMNON GEMİSİ:
Çanakkale deniz savaşına katılmış 1918de İstanbul’un işgaline gelen İngiliz kraliyet gemisi.
Mondros ateşkes antlaşması da
bu kruvazörde imzalattırılmıştı.
Sahi…Süvari Komutanımız Fahrettin Altay Paşa bu yunanı önüne katıp denize dökmemişmiydik.?!!
Bu güzel ülkeyi… Malazgirt, Miryakefalon, Çaldıran, Çanakkale, Sakarya Savaşlarına katılanların torunları yönetmeli.
“EDİRNE’Yİ ENVER ALACAĞINA; BULGARLAR ALSIN” diyenlerin ve Sakarya Savaşı’ndan KAÇANLARIN torunları hele bir kenarda dursun.
30-Mart-2024
Ali KUZENCİK