M. Nurettin ÖZERDEM

M. Nurettin ÖZERDEM

21 Eylül 2021 Salı

CHP İçin değer mi? Selcan hanım.

CHP İçin değer mi?  Selcan hanım.
0

BEĞENDİM

Geçtiğimiz günlerde CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğinde “Dünya Belediyeler Birliği Kültür Zirvesi”  isimli bir faaliyet gerçekleşti.

Daha sonra, bu kapsamda düzenlenen gala yemeğinde sahne alan erkek dansçı, yarı çıplak halde sema ayinini andıran bir gösteri sergiledi.

MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli, sosyal medya üzerinden paylaştığı mesajla, bu şahsın yaptığı gösteriye sert tepki gösterdi.

Bahçeli mesajında; “Be hey utanmazlar, yarı çıplak semazen nedir? Bu soysuzluk nasıl gösterilmiştir? 7,5 asırlık Mevlevi kültürüne bu saygısızlık nasıl hazmedilecektir? Bu kepazeliği izleyen belediye başkanını geçtik de Kılıçdaroğlu hiç mi utanmamış, hiç mi vicdanı sızlamamıştır?

CHP’li İzmir Belediyesi edepsizlik çukuruna devrilmiştir. Bir de çıkmışlar, yarı çıplak soytarıyı, Türkiye’yi 50’den fazla ülkede temsil etmiş bir modern dans sanatçısı ve koreograf olarak tanıtmışlar. Neymiş, modern bir dans gösteriymiş. Batsın sizin modernliğiniz!” gibi sert ifadelerle tepkisini ortaya koymuştu.

MHP Liderinin sert ve haklı tepkisi, CHP’li İzmir belediyesinin manevi değerlerimizle dalga geçmesi ile olumsuz bir durum ortaya çıkınca, bu olumsuzluğu ortadan kaldırmak için muhalefetin yayın organları adeta karşı atağa geçti.

Konu hakkında çok şey söylendi, yazıldı ama geçtiğimiz cuma günü, malüm gazetede Selcan T. Hamşioğlu isimli yazarın, “Mevlana için değer mi?” başlıklı köşe yazısı yayınlandı.

Malüm gazete derken, sizi merakta bırakmayalım, bu malüm gazete daha çok ülkücü hareket içinde fitne yaymaya yönelik yaptığı düzmece ve çarpıtma haberlerle, MHP genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin  “Fitneçağ” olarak isimlendirdiği “Yeniçağ” gazetesidir.

Haberleri çarpıtmada oldukça usta olan bahse konu gazetenin köşe yazarları da ‘Millet İttifakı’na açık destek verir, çarpıtma konusunda birbirleri ile yarışırlar.

CHP, HDP, İP, SP, Gelecek, Deva gibi siyasi partilerin “Millet ittifakı” adı verilen siyasi oluşumun mesnetsiz açıklamalarını allayıp pullayıp, seçmene şirin görünmek için kısa günde kırk kere takla attıkları dikkatlerden kaçmamaktadır.

Malüm gazetenin, Selcan T. Hamşioğlu isimli köşe yazarı,  köşe yazısında günlerdir muhalefeti uyardığını, muhafazakâr seçmenin kaymasını önlemek ve muhalefetin kendi içinde ayrıştırıp tuzağa düşülmemesi gerektiğini yönünde çağrılar yaptığını yazmış.

Yani millet ittifakının baş aktörü CHP’nin İzmir belediye başkanı, hanım efendinin çağrısını anlayamamış, muhafazakâr seçmenin tepkisini alan bir gösteriye imza atmış ve muhafazakâr seçmen üzerinde olumsuz etki yaratmış.

Yazar ortaya çıkan bu olumsuz durum sonrası, milli ve manevi konularda sabıkalı CHP’li İzmir belediyesine destek olmak istemiş, acil bir yazı yazmış, yazdıkça batmış, dağıtmış.

Yazıda ki şu satırlara dikkat edin;

“Mevlevilik” bir din midir?

Sema bir “ibadet” midir?

Herhangi bir sema yorumu dolayısıyla, kim, hangi akideye göre, “İslam inancı” adına ayar verebilir Allah aşkına?”

Sorularını yönelttikten sonra daha da ileri giderek, Hazreti Mevlana’yı hainlikle suçlamış, sapık gösteriye açıkça sahip çıkmıştır.

Yapılan bu yanlışa farklı anlamlar yükleyip, “Medeniyet” ve “Modern bir dans gösterisi” olarak tanımlanması da işin cabası.

Hatta yapılan eleştirilerde kullanılan sapkınlık ifadesine karşı çıkmış;

“Hepsine eyvallah…

Hepsi konuşulur, hepsi tartışır da…

Sapkınlık suçlaması nedir ya!” ifadeleriyle yanlışa sahip çıkmıştır.

Yazar bunları niye yazmıştır, CHP’li bir belediyenin yanlışına kılıf uydurmak için.

Çünkü CHP’nin başarısız olmasını oy kaybetmesini istemiyor.

Yapılan yanlışlara farklı yorumlar yaparak doğru gibi savunuyor.

Zaten gerek MHP Genel başkanının, gerekse diğer yapılan açıklamalarda, Mevleviliğin bir din, Semanın dini ibadet olduğunu iddia edilmemiştir.

Buna rağmen işi bu boyuta taşıyıp, yazısını şu satırlarla sonlandırması bardağı taşıran son damla olmuştur.

Malüm gazetenin malüm yazarı, Hazreti Mevlana için o kadar ileri gitmiş, edep ve ahlak kurallarını aşarak;

“Türk düşmanı bir Fars aşığı!

Kadında akıl olmadığını savunan bir bağnaz!

Türkmenlerin mallarına konabilmek için onları jurnalleyen bir menfaatperest!

Hangi siyasi ikbal, bu Mevlana’nın “ruhaniyeti” uğruna milleti birbirine kırdırmaya değer mi, Allah aşkına!” ifadeleri son satırları olmuştur.

Şimdi bizde malüm yazarın kendisine soruyoruz;

Siz hangi siyasi ikbal ile manevi değerlerimize saldırıyorsunuz?

Mevlana’nın “ruhaniyeti” ve çağrısı milleti birbirine kırdırmak için değil, sevgi temeline dayalı birlik ve beraberlik içindir.

Barış ve hoşgörü temeline dayalı fikirleri sadece İslam âleminde değil, tüm Dünyada kabul görmüş şair, fakih, âlim, ilahiyatçı ve Sufi mutasavvıf bir kişiye saldırmaya değer mi?

CHP’li belediyenin hatasını savunmak adına, Konya’mızın manevi mimarlarından olan değerli bir şahsiyete, hakaret etmenize değer mi?

Ve son olarak diyorum ki; CHP’li bir belediyenin yanlışı için manevi değerleri ayaklar altına almaya, gerçekleri çarpıtmaya, bu kadar takla atmaya değer mi?  Malüm gazetenin malüm yazarı, Selcan T. Hamşioğlu!

M.Nurettin ÖZERDEM
Radyo Ülkü Yönetim Kurulu başkanı
20 Eylül 2021

Devamını Oku

Gazetecilik, Basın Ahlakı ve Fitnecilik

Gazetecilik, Basın Ahlakı ve Fitnecilik
0

BEĞENDİM

Gazetecilik, Basın Ahlakı ve Fitnecilik

Gazetecilik tarihini araştırırken ilginç bilgilere ulaştım. Mesela gazetenin İlk örneğini M.Ö. 131’de Romalıların çıkardığını, 1605’te Almanya’da İlk gazetenin basıldığını, İlk İngilizce gazetenin, 1622 yılında İngiltere’de yayınlandığını öğrendim.
İlk Türkçe gazetenin ise 1828’de Kahire’de yayınlandığını ayrıca, 21 Ekim 1860’ta çıkan ve ilk özel gazete olarak nitelenen Tercüman-ı Ahval gazetesi olduğu bilgisine ulaştım.
O günlerden bu günlere geldik, bilgisayar internet, gelişen teknoloji kolaylıklar sağlarken bilhassa basılı yayın organlarından gazeteyi olumsuz etkilemiştir.
Herkesin elinde akıllı telefon, haberler gelişmeler anında elinin altında.
Birde sosyal medya var ki, evlere şenlik, facebook, twitter, Instagram, gibi daha niceleri.
Gazetecilik onurlu meslek, haber kutsaldır.
Gazetecilerin uyması gereken “Basın Ahlak Yasası” nın bazı hükümleri vardır;
-Gazetecilik mesleği, kişisel yarar için ve kamu zararına kullanılamaz.
-Ahlaka aykırı ve müstehcen yayın yapılamaz.
-Şeref ve haysiyetlere karşı haksız yayın yapılamaz, kişi ve kurumlar aleyhinde iftirada bulunulamaz.
-Din istismar edilemez.
-Haberler doğruluğuna emin olunmadan yazılamaz.
-Taraf tutan fikirler haber metninde verilemez.
-Yayınlanmamak kaydıyla verilen bilgiler yayınlanamaz.
-Yanlış yayınlar dolayısıyla gönderilen tekzipler en kısa zamanda yayınlanır.” Gibi ifadeler yer almaktadır.
Bu basın ahlak yasasına gazeteciler uyuyor mu? Diye bir soru gelir aklımıza.
Şimdi bizim asıl konumuz, yayınladığı haberlerle, köşe yazarlarının yazılarıyla YENİÇAĞ isimli bir gazetenin yayın politikası hakkında olacak.
Yeniçağ Gazetesinin İmtiyaz Sahibi Ahmet Çelik, siyasi tabanını alt yapısını tamamen MHP’den oluşturmasına rağmen şu anda İYİ Parti İstanbul Milletvekilidir.
Gazete yayın politikası ile Türk Milliyetçisi fikrinde olduklarını ısrarla savunurken, aşırı bir MHP ve Ak parti düşmanlığı ile öne çıkarken, CHP sevdası görülüyor.
Verilen haberlerin devamlı Cumhur ittifakı karşıtı olması, Fikir sermayesinin Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan düşmanlığına oturtulması dikkat çekmektedir.
CHP’nin bitmiş tükenmiş başarısız politikalarının parlatılma çabası, pirelerin deve yapılması işin cabası.
Geçtiğimiz günlerde, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden 27 Mayıs 1960 darbesine uzanan süreci değerlendirirken, 27 Mayıs’ı yapan subaylar için “o ordu içindeki çete” ifadesini kullanmış.
Vay sen misin bu lafı eden,
Şentop ’un, “çete” benzetmesi yaptığı 27 Mayıs’ı gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi içinde Alparslan Türkeş var mıydı? Radyo’da bildiri okumuş muydu?
Alparslan Türkeş MHP’yi kurmuştu, onun kurduğu MHP, şimdi Cumhur ittifakında yer alıyor muydu, al sana kriz sebebi.
Mustafa Şentop ‘un resminin üstüne, “Mustafa Şentop ‘tan Alparslan Türkeş’e “çeteci” iması! MHP bu sözlere ne diyecek?” sözlerini de yazdın mı, seyreyle gürültüyü.
Şimdi ayıkla pirincin taşını, haberi gören MHP tabanı, haberi okumadan araştırmadan başlıyor sosyal medya üzerinden Devlet Bahçeli’ye, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’ a verip veriştirmeye.
Sonra paylaşım yapar, birileri haberin aslından bilgisi yok;
“Meclis başkanın Başbuğumuza söylediğini ben bulamadım atarsanız sevinirim”
Bu ne perhiz bu ne turşu, “Yeniçağ” Durumdan vazife çıkartmış, Fitnesini saçmış, birisi paylaşmış, diğeri yorum yapmış ortalık toz duman.
Kime neyi nasıl anlatacaksın, bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış.
Bu şekilde MHP’li gibi görünen MHP’ye oy vermeyen, partinin kararlarına uymayanlara malzeme çıkar, yorumlarını döktürür.
Olayın aslı, 27 Mayıs 1960 darbesini eleştiren TBMM Başkanı Mustafa Şentop, darbecilere ordu içindeki çete demiş. Doğru demiş ama gel anlat, bundan malzeme çıkaracak ya fitneciler,
Fitneci gazete, rahmetli Türkeş’in İhtilaldeki tutumundan, sürgüne gönderilmesinden, idamlara karşı verdiği mücadeleden bahsetmez. Derdi başka çünkü çamur at izi kalsın.
Hatırlanacağı gibi, 24 Aralık 1995 seçimlerinden önce, MHP’den milletvekili adayı olan Ankara DGM eski Başsavcısı Nusret Demiral, seçimlere yaklaşık bir ay kala yaptığı açıklamayı çarpıtarak MHP seçimi kazanırsa Türkçe ezan okutacak şeklinde verilince, MHP baraj altında kalmıştı.
Malum gazetenin yazarları arada bir MHP’ye sataşmazlarsa, Devlet bahçeliye hakaret etmezlerse rahat edemezler, tabiri caizse kaşınırlar. Ülkücülerle akrabalıklarını pekiştirmek isterler.
Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un özel bir televizyon kanalında verdiği röportajda “Dil sürçmesinden kaynaklı” olduğunu ve ardından açıklama yapmasına rağmen, yine bu Yeniçağ gazetesi, sıkılmadan utanmadan, “Bakan Mehmet Nuri Ersoy, İstanbul’un fethini “işgal” olarak nitelendirdi.” Diye manşet atmıştır. Bir bakanının bunu söylemeyeceğini bile bile hayasızca çarpıtarak haber yapmıştır.
Yine bu gazetenin köşe yazarlarından Murat İde, Bengütürk televizyonunda genel yayın yönetmeni iken, “Maocu, Marksist birine Türk Milliyetçileri ’nin sesini emanet ettiniz” diye eleştiri yapanlar şimdi Maocu dedikleri Murat İde şutlanınca kucaklarına oturttular, Köşe yazılarını yayınlıyorlar.
Yeniçağ için tek sermaye, MHP, Devlet Bahçeli ve Cumhur ittifakı düşmanlığı.
Bu gazetenin köşe yazarlarından Orhan UĞUROĞLU, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, CHP Genel Başkanı’nın Gelecek Partisi’yle Deva Partisi’ne grup kurabilmeleri amacıyla milletvekili vermesinin yasada değişiklik yapılarak engellenmesini önermesini eleştiriyor.

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ın; 2023 seçimlerinde AKP’nin oylarının yüzde 10’un altına düşeceğini söylediğini yazıyor.
Buna tek bir söz söylenir “Aç tavuk kendini darı ambarında hayal edermiş.”
Bir milletvekillerinin parti değiştirmesi, hele hele ödünç alınıp verilmesi, hayat kadınının namusunu satarak, namusumla para kazanıyorum demesine benzer.
Dikkat ederseniz bu gazete MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ve MHP milletvekillerinin açıklamalarını hep çarpıtır.
Bir zamanlar FETÖ’cü ZAMAN gazetesi vardı, o kapandı şimdi yerini bu YENİÇAĞ gazetesi aldı. Çünkü haberlerdeki durumdan vaziyet çıkarıp çarpıtarak sunum yapılması aynı taktik, belki de işsiz kalan ZAMAN gazetesi editörleri şimdi YENİÇAĞ gazetesinde çalışıyor olabilir.
Çok örnekler vermek mümkün ama bu gazete için en iyi benzetmeyi Milliyetçi Hareket partisi genel başkanı Devlet Bahçeli yapmıştır. Ne demişti Bahçeli? FİTNEÇAĞ mı YENİÇAĞ mı?
Yapılan haberler, yaymaya çalıştığı fitneye bakılırsa, FİTNEÇAĞ ismi bu gazeteye ‘cuk’ oturmamış mı?
Ne dersiniz?
Radyo Ülkü Yönetim Kurulu Başkanı
M. Nurettin Özerdem
18 Mayıs 2020

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Devamını Oku

Siyaset, Siyasi Partiler ve Nasihatler

Siyaset, Siyasi Partiler ve Nasihatler
0

BEĞENDİM

Siyaset, Siyasi Partiler ve Nasihatler
Yargıtay cumhuriyet başsavcılık sitesine göre şuan da Türkiye’de 99 tane siyasi parti mevcut görünken, bunların çoğu tabela partisi diye tabir edilen partilerden oluşmaktadır.
Mecliste yeterli milletvekili sayısına ulaşıp grup kuran partiler yanı sıra grubu olmayan partilerde bulunmaktadır.
Demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilerin vazgeçilmez elamanları siyasetçilerdir.
Her siyasi partinin kendine göre bir amacı, bir hedefi vardır.
Her siyasi partinin de fikri alt yapısı, fikir iskeletini oluşturan ana dayanakları, temel taşları, kendine göre kırmızı çizgileri vardır.
Bu siyasi fikirler farklı şekilde ifade edilir veya dile getirilir.
Mesela, Muhafazakar, Liberal, Sol, Sosyalist, Milliyetçi, Demokrat gibi.
Bazı partiler için Ayasofya’nın ibadete açılması bir şey ifade etmez iken, bazıları için çok önemli olabiliyor.
Veya kardeş Azerbaycan’ın topraklarını işgalden kurtarması bazı partilere büyük sevinç yaşatırken, bazılarını o kadar sevindirmiyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde, Türk milliyetçisi bir Cumhurbaşkanının seçilmesi bazı siyasi partileri çok mutlu ederken, bazı siyasi partileri aksine üzebiliyor.
Bunlara benzer yaşanan olaylar, gelişmeler farklı siyasi partilerde farklı bakış açısına göre, farklı yorumlara neden olabiliyor.
Bu düşünceleri bazen TV ekranlarında ki açık oturumlardan, gazete haberlerinden veya gazetedeki köşe yazarlarının yazılarından okuya biliyoruz.
Zaten birçok siyasi partinin kendi düşüncelerini aktardığı TV, Gazete, Haber sitesi gibi çeşitli kanallarının olduğu malumunuzdur.
Türkiye’de siyaset şu anda bu iki eksen üzerinden devam ediyor.
Siyaset bu iki oluşum üzerinden şekilleniyor veya yön verilmeye çalışılıyor.
Bu iki oluşum yeni sistem ile birlikte “Cumhur ittifakı” ve “Millet ittifakı” olarak adlandırıldı, siyaset bu oluşumlar etrafında şekil almaya başladı.
Bazıları bu ittifakları, hükümet ortaklığı gibi gösterme çabaları dikkat çekerken, gerçeği bildikleri halde bu şekilde algı yaratmalarının altında art niyet yatmaktadır.
Kısaca, Cumhur ittifakının bazı embesillerin söylediği gibi hükümet ortaklığı gibi tarif edilmeye çalışılması, küçük ortak gibi yakıştırmalar yapılmasının amacı da budur.
Cumhur ittifakını oluşturan siyasi partilerin AK Parti, MHP ve BBP’nin olduğu açıkça ilan edilirken, Millet ittifakını oluşturan siyasi partilerin isimleri bir türlü tam açıklanmıyor, açıklanamıyor veya açıklanmak istenmiyor.
Millet ittifakı CHP, HDP, İYİ Parti, SP gibi partilerle devam ederken, oyuna sonradan Davutoğlu’nun Gelecek Partisi ve Babacan’ın Deva partisi dâhil olmuş görünüyor.
Bu birliktelik, bu ittifak bu şekilde aşikâr iken, bölücü hain örgüt PKK’nın siyasi ayağı HDP’nin varlığı ısrarla gizlenmeye çalışılıyor.
Aslında hain örgüt PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile yapılan ittifaktan CHP’nin yanısıra, ABD’nin yeni başkanı da oldukça memnun görünüyor.
Son mahalli seçimlerde hain örgütün siyasi uzantısı HDP ile İYİ Parti, CHP’ye destek vermese, CHP’nin durumu ne olurdu, herşey ortada, anlatmaya gerek yok.
CHP’nin, HDP sempatisi, hain örgüt PKK’nın siyasi uzantısı ile birlikte hareket etme memnuniyetini gizlemeye gerek duymazken, İyi partinin bu birlikteliği saklamaya çalışması dikkatlerden kaçmıyor.
Ne yapsalar, ne etseler, mızrak çuvala sığmıyor artık.
Ben başbakan olacağım diye çıkılan yolda, sistem değişince Cumhurbaşkanı olacağım dedi, aday oldu. Adaylık sürecinde partisinden daha az oy alınca, bölücü hain örgütün siyasi uzantısı HDP’nin desteği olmadan bir yere gelemeyeceğini anladı.
Bu birlikteliği kabul etse, açıklasa parti dağılacak.
Açıklamasa gayri meşru ilişkiyi resmileştirelim baskısı var.
Öte yandan, Ümit Özdağ’ın zehir zemberek açıklamalarından sonra ortalık toz duman.
Sayın Koray Aydın, “İyi Parti İYİ gidiyor” diye Tweetler atsa da, tam aksine iyi gitmiyor.
Tek adam saltanatına son verme, parti içi demokrasi diyerek kurulan parti, tek kadın partisi oldu, kimse kafasını kaldıramaz oldu, kaldıranın kafası uçuyor.
Yöneticiler tekme tokat genel merkezden atılıyor, kafalar yarılıyor, gözler patlıyor.
Tepki istifaları çığ gibi büyüyor, Türk Milliyetçileri tasfiye ediliyor.
İyi gitmek bu ise, kötü gidişi ifade etmek için ne yaşanması lazım acaba?
Meral hanım çarşıya pirinç almaya giderken evdeki bulgurdan olacak.
Son zamanlardaki tavırları, çıkışları zor durumda olduğunu açıkça gösteriyor.
MHP lideri aylar önce, “Bu işler sana göre değil, daha fazla yıpranmadan evine dön, torununu sev, zorlama fazla” diye nasihat etmişti.
Ama dinlemedi ki dinlemediği gibi farklı yerlere çekilmeye çalışıldı.
Şimdi iki arada bir derede kaldı, HDP ile beraber hareket ediyoruz dese parti dağılacak, demese kendi başına bir şey olmuyor.
CHP’den aldığı ödünç vekillerle grup kuruyor, gizli ortak HDP’nin desteği ile barajı aşıyor, sonrada “Millet bizi çağırıyor” diye slogan atıyor.
Millet sizi eline bir geçirse ne yapacağını çok iyi biliyor. Oynadığınız tiyatronun perdesini açılmamak üzere kapatacak. İşte o zaman Devlet Bey’in sözünü dinlemediğine çok pişman olacaksın.
Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e nasihatinde ki, “Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki âlime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı!” sözlerini hatırla ve büyük sözü dinle, nasihati kulak ardı etme, siyaset sana göre değil, dön evine.
Son pişmanlık fayda etmez.
Radyo Ülkü Yönetim Kurulu Başkanı
M. Nurettin Özerdem
30 Kasım 2020

 

Devamını Oku

Yeter Artık…

Yeter Artık…
2

BEĞENDİM

Yeter Artık…
Yeter artık, tadı varsa çıktı.
Dünün Milletvekili, İl başkanı, ilçe başkanı, Ocak başkanı, yöneticileri veya geçmişten bu güne bu davaya zerre faydası olmuş şahsiyetler, Yeter artık!
Beklentisi gerçekleşmeyenler, listeye giremeyenler, görevden alınanlar, görev verilmeyenler, beğenmeyenler, istifa edip gidenler, Yeter artık!
Vallahi billahi tadı varsa çıktı, yeter artık.
MHP’nin fikrini, zikrini, yönetimini beğenmediniz, ayrıldınız parti kurdunuz veya başka partilere oy verdiniz, artık yeter!
Bu hareketin fikir babası Başbuğ Alparslan Türkeş, temsil ettiği fikir ülkücülük, ülkücülüğün siyaseten vücut bulduğu yer Milliyetçi hareket partisi.
Başbuğdan sonra, Devlet Bahçeli MHP’nin genel başkanı.
Kısaca, Ülkücüyüm diyorsan yerin MHP’dir değilsen yolun açık olsun.
Başka bir partiye oy vermiş olabilirsin, MHP’nin genel başkanını sevmeye bilirsin, ama yeter artık tadı varsa çıktı, çek elini MHP’nin içinden.
Bu parti, bu hareket kimlere şahsiyet kazandırdı, kimlere makam verdi, kimleri adam etti ama kimseye yaranamadı.
“Üç günlük dünyada fırıldak olmaya gerek yok” dedi. Başbuğun sağlığında, terk etti gitti.
“İslam miraçtır ülkü sancaktır, bu mübarek yoldan dönen alçaktır. Dedi ve döndü. MHP ve ülkücü düşmanı olarak son nefesini verdi.
“İlke, Bilgi, İnanç, Dürüstlük, Karakter, Tarihsel lider desem ne dersiniz” sözüne;” Sayın Doktor Devlet Bahçeli derim” dedi, partiyi ele geçiremeyince ayrı parti kurdu gitti.
Giden gitti kalan sağlar bizimdir.
Gitti ama rahat durmuyor ki, sosyal medyada MHP ve genel başkanı aleyhine paylaşım yapıyor.
Hem ülkücüyüm diyor, hem MHP’nin genel başkanına hakaret ediyor.
Cumhur ittifakına karşı, Ak Parti ile yapılan ittifakı hazmedemiyor.
Cumhur ittifakına karşı ama CHP, PKK’nın siyasi uzantısı HDP, İP ve SP’nin oluşturduğu birliktelikten, ittifaktan memnun.
“El atına binmiş çalım satıyor” diye söylenen türkü sanki bunlar için söylenmiş, oturmuş CHP’nin, HDP’nin kucağına, sen AK parti ile yan yana duruyorsun diyor.
Kırık plak gibi, size şunu dedi, bunu dedi, geçmişte şunu yaptı bunu yaptı.
Sevgili kardeşim, geçmişte birbirine hakaret eden iki parti, geçmişe sünger çekip, ülke menfaati için birliktelik sağlamışsa bunun neresi kötü.
Üstelik MHP geçmişte ne demişse yine arkasında dururken, Ak partide bir düzelme varsa neden rahatsız oluyorsun.
En önemlisi, Cumhur ittifakı bir hükümet ortaklığı değildir. Ülkenin yaşadığı maddi manevi sıkıntılar karşısında, yanındayım sana destek oluyorum diyor.
Bu desteği sağlarken, hiçbir menfaat beklemeden yapıyor.
Aklınız ermese de, kafanız basmasa da, MHP, Ak Partinin her yaptığından sorumlu değil, bu kadar basit.
“Yeter artık” diye başlık atmamın sebebi ise, MHP’den kopan veya kızıp ayrılanların paylaşımları.
12 Eylül dolayısıyla, ülkücülerin çektiği işkenceleri, ödediği bedelleri paylaşıyor, ülkücülerin işkence görmesine sebep olan askeri savcı Nurettin Soyer’in oğlu CHP’li Tunç Soyer’e oy vermekten çekinmiyor.
Atatürk’ün Kurduğu parti olduğunu iddia eden CHP’nin İstanbul büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, Atatürk’ün kurduğu Devleti yıkmak için örgüt kuran ve idam edilen üç anarşist vatan hainine “üç fidan” diyerek, rahmet dilemesinden rahatsız olmuyor.
CHP’ye oy veriyor, İstanbul’da sandığa gömdük şu kadar fark attık diye ABD ile birlikte seviniyor.
MHP’den kopmuşsun, oy vermiyorsun, oturmuşsun CHP’nin, HDP’nin kucağına, MHP’yi eleştiriyorsun, hakaretler ediyorsun.
Evet, artık yeter, vallahi billahi tadı varsa çıktı, yeter artık.
Size cevap yazılmıyorsa, karşılık verilmiyorsa, geçmişin hatırı var.
Bu durumda, sizin eski partinize hakaret etmenize, klavye kahramanlığı yapmanıza, durumdan vaziyet çıkarıp yalan haberlerle saldırmanızı gerektirmez.
Geçmişin ile gurur duyuyorsan sana şahsiyet kazandıran, makam veren, seni adam eden partine hakaret etme.
Nerede siyaset yapıyorsan, hangi partiye mensup olduysan, o partinin fikirlerini, hizmetlerini paylaş.
Eski partini kötülemek sana bir şey kazandırmadığı gibi, eski partine bir şey kaybettirmez.
Gavura kızıp oruç bozulmaz, mevzubahis vatan ise gerisi teferruattır.
Eğer MHP’li isen genel başkanına, genel merkezine, teşkilatına güvenmek zorundasın.
MHP’li değilsen, MHP’ye ve yöneticilerine hakaret edemezsin, adam gibi eleştireceksen fikrini ortaya koy, hakaret etme.
Yeter artık, yaptığınız paylaşımlara, yazdıklarınıza dikkat edin.
Kendinize hakaret edilmesini istemiyorsanız, hareket etmeyeceksiniz.
Dedikodularla, varsayımlarla, durumdan vaziyet çıkartarak siyaset yapılmaz.
En önemlisi, dün karşı çıktığın düşünceye destek veriyor, dün savunduğun fikri kötülüyorsan, yarın ne olur bilemeyiz.
Birçok siyasi parti yok oldu gitti, MHP siyasi çizgisinde yol alamaya devam ediyor.
Yarın ne olur bilemeyiz, yazdıklarınızdan, paylaştıklarınızdan utanmak istemiyorsanız, yeter artık, bu densizliğe bir son verin.
Bakın hazreti Pir ne güzel özetlemiş; “Kimle gezdiğinize, kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin. Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.”
M.Nurettin ÖZERDEM
Radyo Ülkü Yönetim Kurulu başkanı
14 Eylül 2020

Devamını Oku

Emin Çölaşan Niye Kaşınır ki?

Emin Çölaşan Niye Kaşınır ki?
0

BEĞENDİM

Emin Çölaşan Niye Kaşınır ki?

Sözcü gazetesi yazarlarında Emin Çölaşan, “Devlet Bey’e açık mektup” başlıklı bir köşe yazısı yazmış.

Biz, Semih Yalçın’dan bir açıklama beklerken yazıya cevap, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’dan geldi.

Büyükataman’ın, Çölaşan’a verdiği cevaptan sonra, Emin Çölaşan’ın yazısını okudum ve düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim.

Çölaşan, yazının ilk satırında, “Sayın Devlet Bahçeli bu size haddim olmayarak yazdığım kaçıncı mektup, Allah bilir.” Sözleri ile peşinen hadsiz biri olduğunu itiraf etmiş.

Hadsizliğini tescil ettirmesi ardından, “Her mektubumdan sonra partinizin bazı yetkilileri tarafından hakaret dolu sözlü ve yazılı açıklama yapılır. Bunlar hiç önemli değil” ifadesi, “Bir insan hakaret göreceği yazıyı niye yazar?” diye bir soru akıllara getiriyor.

Hakaret edileceğini, sert karşılık göreceğini, hatta dayak yiyeceğini bildiği halde birine sataşanlara, “Kaşınıyor” tabiri kullanılır.

Yazısını, “Artık sırada bugünden başlayarak adamlarınızdan gelecek hakaret ve tehditleri beklemek var!” ifadeleri ile sonlandırması, açıkça kaşındığının ispatı değil mi?

Yazımın başlığının, “Emin Çölaşan Niye kaşınır ki?” olmasının sebebi de bu.

Yazısı baştan sona, MHP’nin Cumhur ittifakı dolayısı ile Ak Partiye verdiği desteği eleştirmekle devam edip gidiyor.

“Geçmişte başta Recep Bey olmak üzere AKP iktidarını en sert biçimde eleştiren bir genel başkandınız. Ağır sözleriniz arşivlerde duruyor.” Diyerek, bu değişikliği ve karşılık beklemeden verdiği desteği anlayamadığını yazıyor.

Sayın Çölaşan, bunu sen ve senin gibi beyni ipotekli, at gözlüklü, yuları başkalarının elinde olanlar anlayamaz, anlasanız bile kabul etmezsiniz, köşe bucak çıkartırsınız.

Evet, geçmişte birbirlerine çok ağır hakaretlerde bulunan iki lider ne oldu da geçmişe sünger çekerek birlikte hareket ediyor.

Kadro istemiyor, işsiz tabanına iş istemiyor, menfaat beklemeden, karşılıksız verilen destek neyin nesi, diye eleştirirken bile sebebini biliyorsunuz.

İlk önce kulaklarınızı açın, ipotekli beyinlerinize kazıyın ve ikide bir “Hükümetin Küçük Ortağı” ifadesi ile MHP’yi küçümsemeye kalkmayın.

“Cumhur ittifakı” Hükümet ortaklığı değildir, MHP’de Hükümete ortak değildir.

Ak Parti hükümeti şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetiyor. Atadığı kadrolarda, yaptığı işlerde, ekonomik hamlelerden her şeyden kendileri sorumludur.

MHP Geçmişte ne diyordu, “Terörle müzakere edilmez, Mücadele edilir”

“FETÖ terör örgütüdür.” “Savunma sanayimiz dışa bağımlılıktan kurtarılmalıdır.” Gibi birçok konu başlıklarını sırlayabiliriz.

Açılım safsatasından ve terörle müzakereden vazgeçilip, Fetö ile mücadele edilmiyor mu?

Savunma sanayimizde gelişmeler sizi memnun etmiyor mu?

Örnekleri çoğalta biliriz ama sizce MHP’mi değişti, yoksa Ak parti mi? Cevabını çok iyi bildiğiniz için kaşıntınızın sebeplerinden biri de o değil mi?

Türk siyasi tarihinde Bu kadar uzun bir süre iktidarda kalmak hiçbir siyasi partiye nasip olmadı. Geçmişte Ak partiye karşı olan, sert muhalefet eden, hakaretler eden MHP, Dün ne istediler de vermedik diyenlerin aklı başına geldiği için, bu hain örgütle mücadele et destekliyorum diyor şimdi.

MHP, desteğini çeksin, AKP iktidardan düşsün, Türkiye zayıflasın, Kaos ortamı olsun, Suriye’de, Irak’ta olduğu gibi emperyalistler amacına ulaşsın istiyorsunuz.

Boşuna heveslenmeyin, Devlet Bahçeli olduğu müddetçe, hevesiniz kursağınızda kalır.

Bölücü hain örgüt PKK’nın siyasi uzantısı HDP ve büyük ortağı CHP, yancıları İYİ parti, SP, Davutoğlu, Babacan birlikte bir şey ifade etmiyor değil mi?

MHP, Ak Partiye değil, Türk devletine destek veriyor. Sıkıntınızın, kaşıntınızın baş sebebi bu değil mi? Sayın Çölaşan.

Arada bir yuların çekilince, hakaret göreceğini bildiğin halde,  seni kaşıntıya sevk edenler amacına ulaşamayacak.

Ülkücüler işin farkında, genel başkanına güveniyor. Senin dediğin gibi verilen destekten rahatsız değil. Sağda solda salya akıtan dedikodu yapan MHP’yi eleştirenler ülkücü değil. Onlar, kurt postuna girmiş çakallardır.

Ülkücüler bilir, partisinin MHP olduğunu ve Başbuğ’dan aldığı terbiye ile “Lider, Teşkilat, Doktrin” den asla vazgeçilemeyeceğini.

CHP’nin parti sözcüsü basın toplantısında MHP bitti, yok oluyor derken, CHP Genel başkanı, MHP’nin ülke idaresinde söz sahibi olduğunu, Ak partiyi kontrol altına aldığını açıklaması, senin kaşıntının sebeplerinden biri olmasın Sayın Çölaşan.

Türk siyasi tarihinde kimler geldi kimler geçti, sen merak etme MHP’ye bir şey olmaz.

Anlaşılıyor ki küçük gördüğün bir parti seni çok rahatsız etmiş, arada bir genel başkanına sataşmadan, hakaret görmeden duramıyorsun.

Bırak MHP ile uğraşmayı desem bırakmazsın, bağımlılık yapmış.

Sayın Çölaşan sen yazmaya devam et, ülkücülerle olan akrabalığın daha da pekişsin, merak etme, kaşındıkça seni kaşıyan, yazılarına cevap veren bulunur elbet.

M.Nurettin ÖZERDEM
Radyo Ülkü Yönetim Kurulu başkanı
14 Ağustos 2020

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.